Mansur al-Hallaj is a strong sufi figure who was the topic of controversies even in the period he lived. During his life, he affected both sufis and the people. His sayings and behaviours induced disputes between sufi scholars and ulema and he also made high state officials, who were excessively careful because of the circumstances of that era, uncomfortable. Thus, he was imprisoned at 301 H., judged at the court, kept in prison for eight years and he was condemned to the death by Hameed ibn Abbas, Vizier of the era, at 309 H. by the fatwa of Abu Omar, who was a Maliki qadi . With his execution, the controversy about him has not ended, on the contrary,it has increased even more. Most of the fuqaha after him have approved the decision of execution, but the sufis have not. On the other hand, some fuqaha have not found the death sentence justified and there are some sufis who think the decision of the court was appropriate. The fuqaha, who found the execution decision correct, have evaluated the words of Hallaj, but also reminded of the court board composed of the judges and of their unanimity in this regard, as well as the fact that the judges of that period did not object to this decision. In this article, after touching on Hallaj's life story, we make an evaluation of the trial process and the verdict through transmitting, as objective as possible, especially the court process and what has been said about him.
Hallâc-ı Mansur, daha yaşadığı çağda tartışma konusu olan güçlü bir sûfî şahsiyettir. Döneminde sûfîler arasında etkili olduğu gibi halk kitleleri arasında da etkili olmuştur. Sözleri ve davranışları dönemin uleması ile mutasavvıfları arasında tartışmaya yol açarken, dönemin olayları nedeniyle teyakkuzda olan devlet erkânı arasında da huzursuzluğa neden olmuş; bu sebeple H. 301 yılında tutuklanmış, yargılanmış, sekiz yıl hapiste ve gözetim altında tutulmuş, H. 309 yılında da devrin veziri Hamid b. Abbas tarafından yeniden mahkeme kurularak başkanlığını Malikî Kadı Ebû Ömer’in yaptığı bir heyet tarafından idama mahkûm edilmiştir. Hallâc idam edildikten sonra hakkındaki tartışmalar bitmediği gibi daha da artmıştır. Daha sonra gelen fakihlerin çoğunluğu idam kararını doğru bulmuş; sûfîler ise haksız bulmuştur. Bununla birlikte idam kararını haklı bulmayan fakihler olduğu gibi, idam kararını doğru bulan sûfîler de vardır. İdam kararını doğru bulan fakihler, Hallâc’ın sözlerini de değerlendirmekle birlikte, büyük oranda yargılayan mahkeme heyetinin fakihlerden oluşmasına ve onların bu husustaki oybirliğine, ayrıca dönemin fakihlerinin bu karara itiraz etmeyişlerine atıfta bulunmuşlardır. Bu makalede Hallâc’ın hayat hikâyesine değinildikten sonra özellikle mahkeme süreci ve hakkında söylenenler olabildiğince nesnel şekilde aktarılarak, yargılama süreci ve verilen hüküm hakkında değerlendirme yapılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 8 |