A new thought of human and morality was formed in the hands of a sûfî, who both approves and opposes how theology and fiqh define “human”, in the formative period of sufism which took place in the classical era of Islamic thought. According to this opinion, the human being is not a liable creature who is only subjected to the divine address. At the same time, he is a creature with a beginning, an end, and an ultimate goal, in this regard; he is mindful, fearful and has a morality. This article aims to present the approach of Haris al-Muhasibi about human nature, and moral issue, who had the same view on human. Within this context, this article consists of three parts. The first chapter questions whether there is a definite definition of human nature in the teachings of Muhâsibî, and if there is, it discusses the issue of its dimensions and limits. The second chapter tries to set forth the ultimate goal of the human and its relationship with aql/mind. The last chapter thematically analyzes Muhasibi’s thoughts about moralization process of human. Thus, this study intends to present a fresh view on human nature and morality, which are relatively scattered and unsystematic in the early period of sufism while showing how they are shaped in the mind of a sufi thinker.
İslâm düşüncesinin klasik dönemi içinde yer alan tasavvufun teşekkül döneminde, kelâm ve fıkıh ilminin insan tanımlarına hem tâbi olan hem de muhâlif tavrıyla dikkat çeken bir sûfînin elinde yeni bir insan ve ahlâk düşüncesi şekillenmiştir. Bu düşünceye göre, insan, sadece ilâhî hitâba muhâtap kılınmış mükellef bir varlık değildir. Aynı zamanda, bir başlangıcı ve sonu olan, bununla irtibatlı olarak nihâî bir gâyeye sahip, akleden, korku duyan ve ahlâka kabiliyeti olan bir varlıktır. Bu makalede, böyle bir insan görüşüne sahip olan Hâris el-Muhâsibî’nin insan doğası ve ahlâk problemine yaklaşımını sunmak amaçlanmıştır. Bu çerçevede makale çalışmamız üç temel bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Muhâsibî’nin öğretisinde, insan doğasına dair sınırları belli bir tanımın olup olmadığı sorgulanmış varsa boyutları ve sınırları meselesi tartışılmıştır. İkinci bölümde, insanın nihâî gâyesi ve bunun akıl ile irtibatı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Son bölümde ise, Muhâsibî’nin insanın ahlâklanma süreciyle ilgili ortaya koyduğu görüşler tematik olarak incelenmiştir. Böylece bu çalışma, erken dönem tasavvufta nisbeten dağınık ve sistematiklikten uzak insan doğası ve ahlâk hakkındaki görüşlerin, bir sûfî düşünürün zihninde nasıl şekillendiğini gösteren veçhesi itibariyle alana taze bir bakış sunmak gibi bir gayeye matuftur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 9 |