Yaklaşık çeyrek asırdır teknolojik, siyasi ve ekonomik şartlarda görülmemiş hızda değişiklikler yaşanmaktadır. Küreselleşme olarak adlandırılan bu değişim sürecinde demokrasinin durumu farklı yaklaşımlara konu olmakta; genel olarak demokrasi açısından olumlu eleştiriler görülmekle birlikte süreci demokrasi ve özgürlüklerin sonu olarak değerlendiren yaklaşımlara da rastlanmaktadır. Bu makaleyle esas olarak küreselleşmenin geldiği noktada bir demokrasi fotoğrafı çekilmek istenmektedir. Sürecin demokrasiye ne gibi katkı ve zararları olduğu soruları üzerinde yükselen çalışmada yöntem olarak araştırma konusunun doğası gereği betimleyici bir yaklaşım tercih edilmiştir. Elde edilen sonuçlar oldukça çelişkilidir: Küreselleşmenin hızlanmasıyla birlikte otoriter sistemlerin çözülmesi, demokratik pekişmelerdeki artış ve nihayetinde demokrasinin dünya genelinde uygulanan bir rejim haline gelmesi demokrasiye katkı sağlayan gelişmelerdir. Yine küreselleşmeyle birlikte insan hakları ve bireysel özgürlüğün ön planda olduğu bir demokrasi anlayışının da yükseldiği görülmektedir. Ancak –bahsedilen yeni demokrasi anlayışının da etkisiyle- halk egemenliği esasının hukuk devleti ve bireysel insan haklarının gölgesinde kalmaya başlaması demokrasi anlayışı açısından endişe verici bir gelişmedir. Daha da önemlisi halkın siyasal anlamda meşruiyet zemini olmaktan çıktığı eleştirilerine yol açan fiili demokrasi açıklarının görülmeye başlamasıdır. Dikkat çeken bir diğer sonuçta demokrasi açıklarının daha çok meşruiyet ve güç olarak zayıf ülkelerde Güney Ülkeleri yaşanmakta oluşudur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Eylül 2014 |
Gönderilme Tarihi | 8 Eylül 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2006 Cilt: 1 Sayı: 2 |
Akademik İncelemeler Dergisi (AID) bilginin paylaşımı için Açık Erişim Politikasına uymaktadır.