19. yüzyılda ruhçuluk bireyin kendi ve sevdiklerinin ölümü korkusuyla başa çıkabilmesinin bir yolu olarak toplumda yaygın biçimde görülmüş bir fenomendir. Dönemin önemli ruhçu figürleri ölümden kurtuluşu öneren öğretilerini bu korkuyu temel alarak oluşturmuşlar ve ruhların hem öte dünyada hem de yeryüzünde insanlarla iletişim kurabileceklerini savunmuşlardır. Ruhçulara göre on dokuzuncu yüzyılın ruhban sınıfı ölümden sonraki yaşama dair yeterli bir tatmin sağlayamamakla birlikte sosyal ve politik adaletsizliklere karşı da sessiz kalmış ve daha baskıcı ve çıkarcı davranarak kendi iktidarlarını korumuşlardır. Bu nedenle ölüm ile ilgilenen ruhçuların öğretileri aynı zamanda toplumsal, dini ve siyasi adaletsizliklere karşı önemli tavırlar almışlardır. Bu doğrultuda ruhçuluk teoride ve pratikte ölüm ile hayat arasında kalarak melez bir yapı oluşturmuş, bu melez yapıyı da gerek öğretilerine gerek dönemin edebiyatına ilham vererek vurgulamıştır. Bu makalede 19. yüzyıl ruhçuluğunun önde gelen isimleri olan Helena Petrovna Blavatsky, Allan Kardec ve Aleister Crowley’nin öğretilerinde ölüm ve ölüm sonrası yaşam üzerine neler önerdikleri 18. yüzyılda ruhçuluk akımının kurucusu olan Emanuel Swedenborg’dan başlanarak incelenmiştir. Bu önermelerin dini ve toplumsal açıdan nasıl melez bir yapı ortaya koydukları 19. yüzyıl edebiyatında nasıl karşılık bulduğu irdelenmiştir.
Bu makalede TOLGA HEPDİNÇLER'e teşekkür etmek istiyorum.
Spiritualism in the 19th century has become a phenomenon which was adopted widely by the society to deal with the fear of self’s own and loved ones’ death. The essential figures of spiritualism have constituted their doctrines which suggested the survival of death and the possibility of communicating with spirits both in the afterlife and on Earth based on this fear. Accoring to spiritualists, the clergy of the nineteenth century have not given satisfying answers about the life after death. The clergy also remained silent in the social and political injustices and became more dogmatic and manipulative in order to keep their power. Therefore, the doctrines of spiritualists who dealt with the fear of death have taken a stand against the social, religious and political injustices at the same time. Spiritualism has stood in-between life and death and formed a hybrid structure both theoretically and practically. The spiritualists have emphasized on this hybridity by inspiring the doctrines and literature of their period. This article will evaluate what Helena Petrovna Blavatsky, Allan Kardec and Aleister Crowley have suggested about death and life after death in their doctrines starting with the pioneer of spiritualism, Emanuel Swedenborg in the 18th century. How these suggestions have formed a hybrid structure in terms of religion and society, and corresponded with the 19th century literature will be scrutinized.
Spiritualism Death Fear of death Life after death The 19th century
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2022 |
Kabul Tarihi | 30 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 7 Sayı: 13 |