Bu çalışmada, Mu‘tezile, Eş‘ariyye ve Mâtürîdiyye mezheplerinin hikmet mefhumuna yaklaşımları ve bu yaklaşımların ilahî fiillerin kapsamını tespit için kullanma eğilimleri incelenmiştir. Hikmet, dinin gelişiyle Müslümanların anlam dünyasına girmiş bir mefhumdur. Bu mefhum, özgün bir disiplin olan Kelâm ilminde ilahî fiilleri çözümleme bağlamında kullanılmış, hatta ilahî fiillerin kapsamına ilişkin tartışmalarda başat rol üstlenmiştir. Bu kavramı her mezhep kendi teorik yaklaşımına uygun şekilde tanımlamayı tercih etmiştir. Mu‘tezile hikmetin şahitteki tecrübeden hareketle kula yönelik fayda bağlamında anlaşılması gerektiğini savunmuş ve hikmeti tespit edilemeyen fiillerin Allah’a nispet edilemeyeceğini iddia etmiştir. Bu yaklaşıma aksülamel olarak Eş‘arîler ilahî fillerdeki hikmeti, meydana gelen fiilin ilahî iradeye uygunluğu olarak kabul etmeyi tercih etmiş ve hikmetin rasyonel değerlendirmeye konu olmayacağını savunmuştur. Onların bu yaklaşımının temel nedeni ilahî fiillerin illet içermesi konusunda taşıdıkları kaygıdır. Ancak bu tutum hikmetin açıklanamaz bir olgu olarak kabul edilmesi nedeniyle anlamını yitirmesi sonucunu doğurmuştur. Mâtürîdîler ise bu iki teoriyi daha dengeli bir noktada buluşturmayı denemiş ve hikmeti övülmeye değer sonucu olan fiillerin sıfatı olarak kabul ederek hem aklı Mu‘tezile’nin aksine ilahî fiillere hâkim bir konuma yükseltmemiş hem de sınırlarını vurgulamak kaydıyla ilahî fiillerin kapsam ve anlamını tespit konusunda akla gereken önemi vermiştir.
Bu makale, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Prof. Dr. Süleyman TOPRAK danışmanlığında hazırladığımız ve 2014 yılında savunduğumuz “İlahi Fiillerde Hikmet” başlıklı yüksek lisans tezinden üretilmiştir.
This article examines the approaches of the Muʿtazila, As̲h̲ʿariyya and Māturīdiyya sects to the concept of ḥikma (wisdom) and their tendency to use it to determine the scope of divine acts. Ḥikma is an intrinsic concept of the Muslim worldview since the advent of religion. This concept has been used in Kalām (Islamic theology) to analyze divine acts, and has played a leading role in discussions about the scope of it. Sects defined ḥikma in accordance with their theoretical approaches. The Muʿtazila defined it in terms of benefit to the man based on qiyās al-ghāʾib ʿalā al-shāhid and claimed that wisdomless acts could not be attributed to God. Contrarily, the As̲h̲ʿariyya defined ḥikma in the divine act as the conformity of the act to the irāda (divine will) and argued that ḥikma would not be subject to rational evaluation. The main reason behind this approach is the concern about the ʿilla (causation) of divine acts. This approach resulted in the loss of meaning of ḥikma as it was considered inexplicable. Māturīdiyya, on the other hand, tried to bring these two theories together at a more balanced point. They defined ḥikma as an attribute of acts with praiseworthy results. Contrary to Muʿtazila, this approach prevents reason to dominate over divine acts. On the other hand, contrary to As̲h̲ʿariyya, acknowledges its abilities in its proper limits to comprehend the scope and wisdom of divine acts.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları, Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 20 Haziran 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 53 Sayı: 1 |