Today, desolation in social interaction and communication has necessitated a deep understanding of the concept of empathy. We need to be able to see the central role of empathy, an important human capacity against reification and alienation, in our lives. The absence of empathy in the development of the individual since childhood inhibits emotions and connection to intrinsic life, causing identification with authority as a survival
strategy. The individual can direct hate arising due to the inhibition to others who show his/her victimhood, weakness and despair or to himself/herself. These destructive
impulses emerge as different forms of violence. It is necessary for the individual to recognize, question and transform the prevailing social system and values as the causes of the destructiveness he/she can see in himself/herself and in others. Our ability to sense ourselves freely, to experience our human existence and to reveal our human potential depends on the effectiveness and content of our social relations and communications. A wealth of impression and experience of human relations created by literary works, especially in social conditions where communication becomes desolate, is powerful enough to remind us of our human existence. This study is a small contribution for the revival of affinity, love, understanding, and responsibility in our social life.
Günümüzde, toplumsal etkileşim ve iletişimdeki
ıssızlık empati kavramının derin bir kavranışını ihtiyaç haline getirmiştir. Şeyleşme
ve yabancılaşmaya karşı önemli bir insani yeti olan empatinin hayatımızdaki
merkezi rolünü görebilmemiz gerekmektedir. Bireyin çocukluktan itibaren
gelişiminde empatinin olmayışı duyguları ve içsel yaşantısı ile bağ kurmasını
engellemekte, hayatta kalma stratejisi olarak otoriteyle özdeşleşmesine neden
olmaktadır. Birey bu engellenmenin açığa çıkardığı nefret duygularını kendi
kurban oluşunu, zayıflığını ve çaresizliğini ona gösteren diğerlerine ya da
kendine yöneltebilmektedir. Bu yıkıcı dürtüler şiddetin değişik biçimleri
olarak açığa çıkmaktadır. Bireyin kendisinde ve diğerlerinde görebildiği
yıkıcılığın nedenleri olarak toplumsal sistemin örgütlenme biçimi ve egemen
toplumsal değerleri fark etmesi, sorgulaması ve dönüştürmesi gerekmektedir. Kendiliğimizi
özgürce duyumsayabilmemiz, insan oluşumuzu deneyimlememiz ve insani
potansiyellerimizi açığa çıkarabilmemiz toplumsal ilişki ve iletişimlerimizin
etkinliği ve içeriğine bağlıdır. Yazınsal yapıtların yarattığı insani
ilişkilere dair izlenim ve deneyim zenginliği; özellikle ietişimin ıssızlaştığı
toplumsal koşullar içerisinde bize insan oluşumuzu yeniden hatırlatabilecek
güçtedir. Bu çalışma, toplumsal hayatımızda yakınlık, sevgi, anlayış ve
sorumluluğun yeniden canlanmasına küçük bir katkı çabasıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 28 Şubat 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 32 |