Bu makalede öncelikle Ayyâşî’nin hayatı, imâmet düşüncesinin doğuşuna zemin hazırlayan olaylar ve imâmet esasları hakkında bilgi verilmiş, ardından ilk dönem Şiî kaynaklardan biri olan Ayyâşî tefsirinde imâmetle ilgili âyetlerin tahrife uğradığı iddiası ve imâmete hamledilen âyetler incelenmiştir. Söz konusu tahrif iddiaları ve imâmete hamledilen âyetler, Râzî tefsiri ile mukâyese edilmiş, iki müfessirin âyetlere yaklaşımı ortaya konulmuştur. Bununla birlikte konu ile ilgili Kummî, Tûsî ve Taberî’nin açıklamalarına da yer verilmiştir.
Şîa; Ali b. Ebî Tâlib’in Hz. Muhammed’den sonra nas ve tayinle halife olduğuna inanan, imâmetin Ali’nin soyundan devam edeceğini ileri süren ve imamların seçkin kişiler olduklarını iddia eden toplulukların müşterek adıdır. Şîa’yı diğer mezheplerden ayıran en önemli inanç akîdesi imâmet anlayışıdır. İmâmet, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) vefatından sonra İslâm toplumunun dinî ve siyasî liderlik görevidir. İmâmet düşüncesinin oluşumuna, hicrî birinci asırda yaşanan Cemel vakâsı, Sıffîn savaşı, Hz. Ali’nin şehit edilmesi ve Kerbelâ fâciası gibi siyasî olayların zemin hazırladığını söylemek mümkündür. İmamların belirlenmesi ve vasıfları konusunda farklı görüşlere sahip olmaları sebebiyle Şiîler kendi içerisinde farklı gruplara ayrılmaktadır. Bunlar içerisinde en büyük grubu oluşturan İmâmiyye’de iki ekol bulunmaktadır. Birincisi; imamlardan gelen rivayet ve görüşlerin dinî meselelerde tek kaynak olduğunu ve Kur’ân’ın tahrife uğradığını savunan ahbârîler, diğeri ise dinî hükümlerin anlaşılmasında istidlâl metodunu benimseyen usûlîlerdir. Ahbârî ekolden olan müfessirlerden biri de Ayyâşî’dir (ö. 320/932). Ayyâşî’nin yazmış olduğu tefsir, ilk Şiî tefsirlerden biri olması hasebiyle, Şiîler tarafından büyük itibar görmüştür. Rivâyet tefsiri kategorisinde yer alan bu tefsirde Ayyâşî, Meryem sûresine kadar olan on sekiz sûredeki tüm âyetlerin değil bazı âyetlerin tefsirini yapmıştır.
Ayyâşî, Şîa’nın karakteristik niteliği olan imâmet anlayışını Kur’ân ile temellendirmek için Kur’ân nâzil olduktan sonra bazı âyetlerde geçen Ehl-i beyt ve imâmetle ile ilgili lafızların âyetlerden çıkarıldığını iddia etmiştir. O, bu iddiası doğrultusunda Kur’ân metnine “آل محمد/Ehl-i beyt”, “آل محمد حقهم/Ehl-i beyt’in hakkı”, “في علي/Ali hakkında”, “بولاية علي/Ali’nin velâyeti hakkında”, “وأنَّ مُحَمَدًا رَسُولُ الله وأنَّ عَلِيًا أمِيرُ المُؤمِنِين/Muhammed Allah’ın elçisi, Ali mü’minlerin emiridir” ifadelerini eklemiştir. Ayrıca “اُمَّةٍ/ümmet” lafzının bulunduğu âyetlerde övgü ve tazîm varsa bu lafza harf ilave edip lafzın harekesini değiştirerek âyetin “أَإِمَّةٍ/imamlar” şeklinde indiğini savunmuştur. Ayyâşî, imâmetle ilgili âyetleri tefsir ederken sadece Şiî imam Muhammed el-Bâkır (Ebû Ca‘fer) ve Ca‘fer es-Sâdık (Ebû Abdillâh)’a isnat edilen rivâyet ve görüşlere yer vermiştir. O, Kur’ân metnine yaptığı bu lafız ilaveleri dışında itaatin emredildiği âyetleri imâmete hamletmiş ve özellikle Kur’ân’da geçen “ülü’l-emr” ifadesi ile Ehl-i beyt’ten olan imamların kastedildiğini iddia etmiştir. Buna karşın Râzi’ye göre; “ülü’l-emr” ifadesi ile imamlar değil “ehlü’l-hâl ve’l-akd” kastedilir. Bunlar da icmâ ehli âlim ve müçtehitlerdir. Ayyâşî’nin Ehl-i beyt ve imâmete dair lafızların Kur’ân’dan silindiğini iddia ederek bu lafızları Kur’ân’a ilave etmesinin temel hedefi; imamların masum ve seçkin insanlar olduğunu, imamlara karşı gelenlerin aynı zamanda Allah’a ve Resûlü’ne karşı gelmiş olduklarını ve dalâlet içerisinde bulunduklarını kanıtlamaktır.
Kummî, Ayyâşî’nin Kur’ân’ın tahrife uğradığı iddiasını ve Ehl-i beyt’in imâmet hakkını olduğu gibi savunurken Tûsî, Kur’ân’ın tahrifi konusunda onlardan farklı düşünmektedir. Tûsî, şâz bir kıraate isnâden sadece bir yerde âyete “آل محمد /Ehl-i beyt” lafzını eklemiştir. Diğer taraftan o, te’vile açık olan âyetleri mensubu olduğu mezhebin etkisi altında kalarak imâmete hamletmiştir. Dolayısıyla Tûsî, imâmetin Hz. Ali ve onun soyundan olan kişilerin hakkı olduğu konusunda Ayyâşî ve Kummî ile aynı görüştedir.
Ayyâşî’nin söz konusu iddialarının tamamen bâtıl ve asılsız olduğunu başta Taberî ve Râzî olmak üzere yüzlerce müfessir, tefsirlerinde ortaya koydukları delillerle ispatlamışlardır.
In this article, information was given, first, about the life of Ayyâşî, the events leading to the rise of the imamate thought, and the principles of the imamate. Then the claim of distortion of the verses of the Qur’ān about the imamate in the Ayyâşî tafsir which is one of the first period Shia sources and the verses of the Qur’ān attributed to the imamate were analysed. The aforementioned claims of distortion and the verses of the Qur’ān attributed to the imamate were compared with the Râzî tafsir, and the attitudes of two commentators towards the verses of the Qur’ān were revealed. Moreover, it also covered Kummî, Tûsî, and Taberî’s explanations related to the topic.
The most important belief doctrine that separates the Shi'a from other religious sects is the imamate understanding. The imamate is the religious and political duty of the Islamic society following the death of the Prophet Muhammad (s.a.s). It is possible to state that the political events such as Cemel incident, Sıffın War, Hz. Ali’s being martyred, and Karbala disaster occurring in the first hijri century led up to the formation of the imamate thought. Since they have different opinions about the determination and qualifications of imams, the Shias are divided into different groups in themselves. There are two ecoles in the Imamiyye group which is the biggest group among them. The first one is ahbârîs defending that reports and opinions of the imams are the only source in religious issues and that the Qur’ān is distorted, and the other one is usûlîs adopting the deduction method in the understanding of religious decrees. Ayyâşî (ö. 320/932) is one of the commentators from the ahbârî ecole. The tafsir written by Ayyâşî is highly respected by the Shias in consequence of being one of the first Shia tafsirs.
Ayyâşî claimed that wordings related to the Family of the Muhammed and imamate in some of the verses of the Qur’ān were removed from the verses after the descending of the Qur’ān in order to ground the imamate understanding, which is the characteristic feature of the Shi'a, on the Qur’ān. In accordance with this claim, Ayyâşî added the following statements to the text of Qur’ān: “آل محمد/ the Family of the Muhammed, “آل محمد حقهم/right of the Family of the Muhammed “في علي/about Ali”, “بولاية علي/ guardian of Ali” and “وأنَّ مُحَمَدًا رَسُولُ الله وأنَّ عَلِيًا أمِيرُ المُؤمِنِين/ the Prophet Muhammad is the messenger of Allah and Ali is the caliph of believers”.
Also, when there is praise and honour in the verses including the wording “اُمَّةٍ/umma”, Ayyâşî has added a letter to this wording and claimed that it descended as “أَإِمَّةٍ/imams”.
The main purpose that Ayyâşî added these wordings to the Qur’ān by claiming that wordings about the Family of the Muhammed and imamate were erased is to prove that the imams are innocent and honourable people.
Hundreds of commentators such as Taberî and Râzî proved with the evidence they put forward in their tafsirs that Ayyâşi’s abovementioned claims are totally superstitious and false.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 19 Aralık 2021 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 17 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.