İlk dönemlerden itibaren kırâatlerin derlenmesi ile başlayan süreç, İbn Mücâhid’in kaleme aldığı ve kırâatleri yedi ile sınırlayan Kitâbü’s-seb‘a’sı ile devam etmiştir. Daha sonra başka sahîh kırâat var mı düşüncesiyle yazılan ve birçok farklı kırâat imamının tercih edildiği eserlerin ortaya çıktığı bir dönemde Ebû Bekir Ahmed b. el-Hüseyin b. Mihrân en-Nîsâbûrî’nin (öl. 381/992) el-Gâye fî’l-kırââti’l-‘aşr adında genişçe bir eser yazarak senetleri ve gerekçelerini ortaya koymuş olduğu eserle belli bir noktaya evrilmiştir. İşte bu süreç İbnü’l-Cezerî ile Kur’an’ın okunmasının meşru kabul edildiği on sahih kırâat olarak son şeklini almıştır. Fıkıh, tefsir, hadis alanlarında eserleri bulunan İbnü’l-Cezerî özellikle kırâat alanında otorite kabul edilen alimlerdendir. Kırâat alanında yazmış olduğu eserlerle kendisinden sonraki kırâat literatürünü ve geleneğini etkilemiştir. Öyle ki kırâat eğitiminin en temel uygulama alanı olan aşere-takrib-tayyibe eğitimlerinde eserleri ders kitabı ve kaynak kitap olarak okutulmuş ve halen de okutulmaya devam etmektedir. Kırâat alanına bu kadar katkı sunan bir alimin diğer ilim dallarını da belli oranda etkilemesi izahtan varestedir. Neticede tefsirlerde de İbnü’l-Cezerî’den alıntılar yapılmaya başlanmış ve kırâat alanında onun sahih kabul ettiği vecihler diğerlerine nazaran daha fazla kabul görmüştür. Özellikle kırâatinde ihtilaf edilen yerlerde onun değerlendirmeleri ön plana çıkmaya başlamış ve vefatından sonra yazılan tefsirlerde kırâat alanında kendisinden çokça istifade edilerek alıntılar yapılmıştır. İbnü’l-Cezerî’den yaklaşık yüz sene sonra yaşayan ve on kırâatin onun tercihleri doğrultusunda ümmet arasında yerleştiğini ilk fark eden alimlerden birisi Ebu’l-Yumn Mucîruddîn el-Uleymî (öl. 928/1522)’dir. Tarihçi, müfessir, fakih ve kadı olarak tanınan müellif, Kudüs’ün meşhur kadılarından olup kadılığını hiç azil söz konusu olmadan otuz bir sene icra etmiştir. Kudüs ve çevresinin tarihine dair yazmış olduğu el-Ünsü’l-celîl bi tarihi’l-Kudüs ve’l-Halîl adlı eseriyle tarihçiler arasında bilinirken Hanbelî bir alim olması dolayısıyla Hanbelî tabakat kitaplarında da yer almaktadır.
İtikâdî konularda Ehl-i Sünnet itikadına sahip olan el-Uleymî Fethu’r-rahmân fî tefsîri’l-Kur’ân adında bir tefsir yazarak tefsirin on kırâate bakan yönünü ortaya koymaya çalışmıştır. Bu amaca binaen eserde diğer tefsirlerde görülen gerek sahabe ve tabiinden gelen kırâat vecihlerine gerekse on kırâat dışında şâz olarak kabul edilen kırâatlere bir iki yer dışında rastlamak pek mümkün değildir. Ayetleri parçacı bir yaklaşımla ele alan müellif ferşî kırâat farklılıklarının yanında fonetik/eda farklılıklarını eserde vermeyi tercih etmiştir. Tefsirin adeta kırâat odaklı bir tefsir olması sebebiyle anlama etkisi olmayan kırâat farklılıklarına da yer verdiği görülmektedir. Öyle ki bazı ayetlerde tefsir mahiyetinde bir bilgi bulunmazken sadece kırâat farklılıkları verilmekle yetinilmiş, bazı yerlerde ise anlama etkisi olmayan uzun kırâat tahlilleri yapılmıştır. Bu yönüyle bakıldığında eserin tefsirden ziyade bir kırâat kitabını andırdığı söylenebilir. Bu tahliller esnasında bir kısmı dilci olan kırâat alimlerinin yanı sıra pek çok müfessirin kırâat konusundaki görüşlerine yer verilmiştir. Bu noktada iki husus dikkati çekmektedir. İlki müellifin ihtilaf edilen yerlerde kendi tercih ettiği kırâatin on kırâat içinde yer almasına özen göstermesidir. İkinci husus ise ihtilaf edilen kırâatle alakalı İbnü’l-Cezerî’nin konu hakkındaki görüşüne mutlaka değinmesidir. Bunu yaparken bazen “İbnü’l-Cezerî’nin de ihtiyarı bu yöndedir” demekle yetinmekte bazen de diğer görüşleri verdikten sonra hülasayı İbnü’l-Cezerî ile yapmaktadır. Yer yer eser ve müellif ismi belirtmeden onun müellefatından alıntılar yaptığı da olmuştur. Örneklerde görüldüğü üzere İbnü’l-Cezerî’nin kırâat farklılığına getirdiği yorumlar hem ayetin daha iyi anlaşılmasını sağlamakta hem de ayette var olması muhtemel kırâat ihtilafını asgari seviyeye indirmektedir. Aynı zaman da mananın zenginleşmesine de katkı sağlamaktadır. Bütün bunlar göz önüne alındığında İbnü’l-Cezerî’nin kendisinden sonraki tefsir literatürüne yaptığı olumlu katkıyı yadsımak mümkün değildir.
The process that started with the compilation of the qiraat from the early periods continued with Ibn Mujāhid's Kitāb al-sab'a, which limited the qiraat to seven. Later, in a period when there were works written with the idea of whether there were any other authentic qiraat and many different Qiraat imams were preferred, it evolved to a certain point with the work of Abu Bakr Ahmad b. al-Husayn b. Mihrān al-Nīsābūrī (d. 381/992), who wrote a large work called al-Gāyah fī al-qirā'ati’l-'ashr, in which he put forward the scripts and their justifications. This process was finalized with Ibn al-Jazari as the ten sahih qirāats of the Qur'an are considered legitimate to recite. Ibn al-Jazari, who wrote works in the fields of fiqh, tafsir and hadith, is one of the scholars who is considered an authority especially in the field of Qiraat. With his works in the field of Qiraat, he influenced the literature and tradition of Qiraat of later generations. So that his works have been taught as textbooks and sourcebooks in the most basic application area of Qiraat education, namely ashara-takrib-tayyiba education, and they are still continuing to be taught. It is obvious that a scholar who contributed so much to the field of qiraat would have some influence on other branches of science. As a result, Ibn al-Jazari has started to be quoted in tafsirs and the wajihs that he accepted as authentic in the field of qiraat have been accepted more than others. His evaluations came to the forefront, especially in the places where there were disagreements in qiraat, and he was widely quoted in the tafsirs written after his death. Abu al-Yumn Mujīruddīn al-Ulaymī (928/1522), who lived about a hundred years after Ibn al-Jazari, was one of the first scholars to realize that the ten qiraat had become established among the ummah in line with his preferences. Known as a historian, commentator, jurist, he was one of the famous qadi of Jerusalem and served as qadi for thirty-one years without any dismissal. He is known among historians for his work on the history of Jerusalem and its environs, al-Unsu'l-jalīl bi tarihi'l-Qudus wa'l-Khalīl, and he is also included in the Hanbalī tabaqa books because he was a Hanbalī scholar.
al-Ulaymī, who had the belief of Ahl al-Sunnah in matters of faith, wrote a tafsir called Fathu’r-rahmān fī tafsīri’l-Qur'ān and tried to reveal the aspect of the tafsir facing the ten qiraat. For this purpose, it is not possible to find in the work, except in one or two places, both the Qira'ahs from the Companions and the tabi'ahs and the Qira'ahs that are considered to be shāḍ other than the ten Qira'ahs, as seen in other tafsīrs. The author, who handled the verses with a fragmentary approach, preferred to include phonetic differences in the work in addition to the differences in the farshī qiraat. Since his tafsir is almost a qiraat-oriented tafsir, it is seen that he also includes qiraat differences that have no effect on the meaning. So much so that in some verses, while there is no information in the nature of tafsir, he accepts enough to give only the differences of qiraat, and in some places, long qiraat analyzes that do not affect the meaning are made. From this point of view, it can be said that his work resembles a book of qiraat rather than a tafsir. During these analyses, the views of many commentators, some of whom are linguists, as well as Qiraat scholars, are included. At this point, two points are noteworthy. The first is that the author takes care to include his preferred qiraat among the ten qiraats in the places where there is a dispute. The second point is that he always mentions Ibn al-Jazari's opinion on the subject related to the disputed qiraat. In doing so, he sometimes suffices to say "Ibn al-Jazari's opinion is also in this direction" and sometimes he summarizes with Ibn al-Jazari after giving other opinions. Occasionally, he quotes from his works without specifying the name of the author and the work. As can be seen in the examples, Ibn al-Jazari's interpretations of the difference of qira'ah both provide a better understanding of the verse and minimize the possible difference of qira'ah in the verse. At the same time, it also contributes to the enrichment of the meaning. Considering all these, it is impossible to deny Ibn al-Jazari's positive contribution to the tafsir literature after him.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kuran-ı Kerim Okuma ve Kıraat |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 22 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.