Amaç: Aşı karşıtlığı kavramı aşılama kadar eski bir kavramdır. Ancak pandemi sürecinde birçok birey bu hastalığın aşısının bulunmasında beklentiye girmiştir. Bu çalışma, toplumdaki bireylerin aşı uygulamalarına karşı tutumları ile COVID-19 salgını sonrası tutumlarının incelenmesi amacıyla yapıldı.
Yöntem: Büyüklüğü belli olmayan evrenden gelişigüzel örnekleme yöntemi ile 509 gönüllü birey örneklemi oluşturdu. Veriler Mart-Mayıs 2021 tarihleri arasında sosyo-demografik özellikler formu ile Kılınçarslan ve arkadaşları tarafından 2020 yılında geliştirilen aşı karşıtlığı ölçeği online anketlere dönüştürülerek sosyal medya aracılığıyla bireylere ulaştırıldı.
Bulgular: Bireylerin %91,9’unun kronik hastalığı olmadığı, %81,5’inin COVID-19 hastalığı geçirmediği, %47,9’unun aşı için sıra beklediği belirlendi. Özellikle yaş, kronik hastalık varlığı, COVID-19 hastalığını kendisinin ya da aileden birinin atlatmasının, aşıya karşı negatif duygular gelişmesi üzerine önemli düzeyde etkisinin olduğu belirlendi.
Sonuç: COVID-19 salgını döneminde, aşı reddindeki belirgin nedenin, insanların aşılara karşı ön yargıları ve hastalıkla ilgili yaşadıkları durumları yorumlama şekilleri olduğu görüldü. Aşı reddini azaltmak için, toplumun aşılara karşı ön yargıları oluşmadan, aşıların yararları konusunda eğitim organizasyonları planlanmalıdır.
---
---
Objective: The concept of anti-vaccination is as old as vaccination. However, during the pandemic process, many individuals have come to expect a vaccine for this disease. This study was carried out to examine the attitudes of individuals in the community towards vaccine applications and their attitudes after the COVID-19 pandemic.
Methods: A sample of 509 volunteers was formed from the population of uncertain size using the random sampling method. The data were delivered to individuals via social media between March-May 2021 by transforming the socio-demographic characteristics form and the anti-vaccine scale developed by Kılınçaslan et al. in 2020 into online questionnaires.
Results: It was determined that 91.9% of the individuals did not have a chronic disease, 81.5% of the participants did not have COVID-19 disease, 47.9% were waiting in line for the vaccine. It was determined that especially age, the presence of chronic disease, the self or a family member's recovery from the COVID-19 disease had a significant effect on the development of negative feelings towards the vaccine.
Conclusion: During the COVID-19 pandemic, it was seen that the obvious reason for vaccine rejection was people's prejudices against vaccines and the way they interpreted the situations they experienced about the disease. In order to reduce vaccine rejection, educational organizations should be planned on the benefits of vaccines before the society has prejudices against vaccines.
---
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sağlık Kurumları Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Proje Numarası | --- |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 7 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.