Araştırma Makalesi
BibTex RIS Kaynak Göster

Türk Arkeolojisinin Lykia’daki öncüsü Hocam Cevdet Bayburtluoİlu’nun Arykanda’daki 40. yılı anısına saygıyla

Yıl 2010, , 65 - 125, 01.05.2010
https://doi.org/10.1501/andl_0000000374

Öz

Lycian Civilization, considered to be “Hellenic”, has been an issue in prehistoric science and archeology since the 19th century. This foreign identity attributed to Lycia was first based on the art of the region (and the artists), called “Hellenic”; then the ‘Hellenization’ of Lycia was deemed complete when the Greek script and language was adopted in the Hellenistic period. However, neither the Anatolian sources of the art and artist, nor the Anatolian sources of the writing were taken into consideration in this thesis. Moreover, the fact that the Greek script and language was disseminated in this territory by the Macedonian Alexander the Great was ignored. Although culture and art in Archaic Ionia were endemic to Anatolia, Archaic Ionia was deemed Hellenic because the script and language was Greek. On the other hand, in Archaic and Classical Lycia, although the writing and language was local, Hellenic identification was ascribed due to the art, deemed to be ‘Hellenic’. “Which identifies origin, writing or art?” This question was never raised. It has been considered that “where the writing was in Greek, then the language should also be Greek”. This induction (of the Greek language) by a noble minority was disseminated to all the people of Lycia. However, there were contradictions, such as the fact that the Phrygian and Luvian languages were spoken for centuries without usage of writing, and this was ignored. All this “evidence” was deemed satisfactory to make Lycian civilization “Hellenic”; no discussion took place about the “thought” of the Lycian people or their works of art. However, “thought” is the main identifier of origin and it formulates art according to its content. In the context of this article, it will be seen that there is no “Hellenism” either in the themes selected for the works of art, or the historical content, natural and realistic description of Lycia, but that there is the “Anatolian” and there is the “truth” in an oriental way. Further, a Lycian noble may also be said to be ”un-Hellenic” in that, his tomb may be located in the city, in the Agora and not separated from the people’s lives, and because when he dies, he will become a god, not a “hero”. His beliefs are of Anatolian source, thus it should not be surprising that the local cults flourish even at the beginning of the Christianity. The Lycian worshipped in nature; his altars were the rock. His temples and tombs were formed in an Anatolian fashion. As documented on the “Inscribed Pillar”, the Hellenic names of the gods and goddesses in inscriptions should be because of the requirement of the writing and translation into Greek. Even if the name of the king was Pericles, he became a god, unlike Pericles. His portrait does not reflect the ideal beauty of Hellenic art. On the contrary, it describes a “barbarian”, in a non-Hellenic, but a realistic oriental manner. In other words, he has taken the name, but not the thoughts of the Athenian. Finally, classical studies have not converted the notion of “influence”, which refers to the impact on artistic forms between cultures, to “acculturation”, when the subject matter is the Hellenes. There is no place for dogma, or resistance in science, but there should be intelligent questioning and examination. This is what we have been doing in Lycia for 20 years… We, the “School of Patara”, have raised awareness of the consequence of “Anatolian” sources, and this is a consequence which researchers are now writing about, as if we have never written before, in view of the orthostat relief in the vein of late-Hittite art, which came to light at our neighbor, Xanthos. -I- Günümüz Teke Yarımadası’nın Antik Çaİ’daki adıdır Lykia (Res. 1). Akdeniz vardır güneyinde; daİlık kuzeyde, Ksanthos Irmaİı’nın küçük kollarıyla beslenen Kabalis Bölgesi ile Milyas’ı içine alırve Söİüt düzlüİüne dek uzanır Klasik Dönem’de; doİu sınırını çevresiyle AlakırÇayı ve batı sınırını -sorunlu Telmessos’a karûın- Dalaman Çayı (ùndos) çizer. Kuzey Lykia’nın Elmalı Yaylası’ndaMilyaslılar, Doİu Lykia’nın Beydaİlarıüzerindeki yerleûimlerinde ise Solymler yaûar; her iki halk da Lykialılar’la yakınakrabadır, aynı topraklar içinde sayılır.Lykia’ya özgü mezarlar, sanki ülkenin kimliİi gibidir. ùz onlarla sürülür ki etnik kimliİiyle de farklılaûan doİuda en son kaya mezarı, biri kabartmalı ve diİeri yalın, iki örnekle Asartaû’tadır1; Lykia tiplemelerinden farklı mezar biçimlerine koûutolarak Phaselis gibi Lykialı olmayan halkıyla da ülkeden soyutlanan Olympos’un2batısındaki daİ köyü Yazır’da küçük bir bey kalesi kayalıİında konumlanır onlar; kuzeyde ise Milyas’ta görkemli Hacımusalar Höyük’e bakan Kızılca’da ve Gölhisar Yaylası’nın doİu ucunda Erken Demirçaİ mezarlarıyla tanınan Uylupınar yakınlarındadır3. Vadilerinin yamaçlarındaönemli yerleûimleri de besleyen ırmaklar; doİuda antik adı bilinmeyen Alakırçay ile Limyros ve Arykandos, Orta Lykia’da Myros ve batıda Ksanthos, Glaukos ve ùndos’tur4

ANADOLU-LYKİA UYGARLIĞI Lykia’nın “Hellenleşmesi” Görüşüne Eleştirel Bir Yaklaşım

Yıl 2010, , 65 - 125, 01.05.2010
https://doi.org/10.1501/andl_0000000374

Öz

--Özet: Lykia Uygarlıøı’nın “Hellenliøi”, 19. yüzyıldan günümüze eskiçaø biliminin, bu baølamda
arkeolojinin de hep gündeminde olmuûtur. Bu yabancı “kimlik” önce sanatın ve sanatçının
“Hellenliøine” baølanmıû; Hellenistik Dönem’le birlikte yazının da “Hellence” oluûuyla süreç “tamam” sayılmıûtır. Bu yapılırken ne Lykia’nın sanat ve sanatçılarının Anadolu-ùon okulu kökeni ve ne
de yazısının Anadolu-Milet kökeni fark etmiûtir; hatta yazının Makedon soylu ùskender süreciyle bu
topraklarda yaygınlaûtıøı da göz ardı edilmiûtir. Arkaik ùonia’da kültür ve sanat Anadolu özlü olmasına
karûın, yazı ve dil “Hellence” diye kimlik “Hellen” olmuûtur; fakat Arkaik ve Klasik Lykia’da yazı ve
dilin yerli olmasına karûın, bu kez de sanat “Hellen” diye aynı kimlik yakıûtırılmıûtır. Kimliøi yazı mı
belirler, yoksa sanat mı ? sorusu ise hiç önemsenmemiûtir. “Yazı Hellence, dil de öyle” sayılırken ve
soylu sınıf üzerinden varılan buna iliûkin “deøiûimi” tüm Lykia toplumuna genelleûtirirken de bu çeliûkiler sorgulanmamıûtır; örneøin Luvice ve Phrygce’nin yüzlerce yıl “yazısız” konuûulabildiøi anımsanmamıûtır. Ve tüm bu sözde “kanıtlar” Lykia uygarlıøını tartıûmasızca “Hellen” yapmaya yeterken,
“düûünce”nin gündemde hiç olmayıûı, sanat yapıtlarında okunmayıûı ise düûündürmemiûtir. Çünkü
düûünce, “kimlik”te asıl belirleyici olandır; sanatı içeriøinde biçimlendirendir. Makalenin içeriøinde
görülecektir ki Lykia’da konuların seçiminde, tarihsel içeriøinde, doøal ve gerçekçi betiminde “Hellas”
yoktur, Anadolu vardır; “Hellenizm” yoktur, Doøululuk vardır. Lykia soylusu bile “Hellenleûmiû”
olamaz, çünkü onun mezarı kent içindedir, agora’dadır, halkın yaûamından kopmaz; çünkü o ölünce
tanrılaûır, “heros”laûmaz. ùnancı Anadolu kökenlidir; bu nedenle yerel kültlerin Hıristiyanlıøın baûlangıcında bile öne çıkması ûaûırtıcı deøildir. Lykialı genelde doøada tapınır, sunakları kayadır. Tapınakları da mezarları da Anadolu geleneøinde biçimlendirilmiûtir. Yazıtlı Dikme Mezar’da belgelendiøi gibi,
tanrı ve tanrıçaların yazıtlarda okunan Hellence adları, yazının Hellence oluûunun, çevirinin, bir gereøi
olmalıdır. Kralın adı Perikle olsa da, o, Perikles’in aksine tanrılaûmıûtır; portresi Hellen sanatına özgü
ideal güzellikten nasibini almamıû, Doøu gerçekçiliøiyle ve “Hellen olmayan” anlamında “barbar” biçemde betimlenmiûtir. Yani Atinalı’nın adını almıûtır, düûüncesini almamıûtır. Sonuçta eskiçaø bilimi,
kültürler arası hep varolan ve “etki” olarak tanımlanan sanatsal biçim ve biçeme yönelik iliûkileri, söz
konusu Hellenler olduøunda “akkulturasyon”a dönüûtürmede ödünsüz olmuûtur. Bilimde dogma
yoktur, “ödünsüz” olunmaz; aklın izinde sorgulama vardır. Yirmi yıl boyu Lykia’da yaptıøımız budur
ve “Patara Okulu” olarak vardıøımız, yazdıøımız “Anadolu” özlü sonuç, komûu Ksanthos’ta gün yüzüne çıkan Geç Hitit etkili orthostat kabartmalar ıûıøında varılan ve araûtırmacılarının da ûimdilerde -
sanki bunlar bizler tarafından önceden “hiç yazılmamıû” gibi- yazdıkları sonuçtur. 

Toplam 0 adet kaynakça vardır.

Ayrıntılar

Birincil Dil Türkçe
Konular Arkeoloji
Bölüm Araştırma Makalesi
Yazarlar

Fahri Işık Bu kişi benim

Yayımlanma Tarihi 1 Mayıs 2010
Gönderilme Tarihi 1 Ocak 2010
Yayımlandığı Sayı Yıl 2010

Kaynak Göster

Chicago Işık, Fahri. “ANADOLU-LYKİA UYGARLIĞI Lykia’nın ‘Hellenleşmesi’ Görüşüne Eleştirel Bir Yaklaşım”. Anadolu, sy. 36 (Mayıs 2010): 65-125. https://doi.org/10.1501/andl_0000000374.

Anatolia Dergisi Başvuru Tarihleri:

Makalelerin teslimi 01 Ocak ile 15 Eylül tarihleri arasındadır.

Dergipark sisteminde problem yaşanması halinde lütfen makalelerinizi anatolia@ankara.edu.tr mail adresine bu tarih aralığında gönderiniz; posta veya kargo kabul edilmeyecektir. Başvurular 15 Eylül'e kadar yapılmalıdır.

Anadolu Anatolia Dergisi, Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.