Öz
Cumhuriyetin ilanının ardından toplumsal, yönetsel, siyasal ve ekonomik hayatın
her alanında olduğu gibi Türk kentlerinde de büyük çaplı dönüşümler meydana
gelmiştir. Gerek yasal, gerekse planlama alanındaki düzenlemeler sonucunda
kentlerin çağcıl değerlere ulaşması hedeflenmiştir. Bu noktada, kentsel hayatın
geliştirilmesi için kentsel hizmetlerin yerine getirilmesinde yeni yöntemlere
gereksinme olduğu anlaşılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kentsel
hizmetler, özel kişilerin ve şirketlerin devletten aldıkları imtiyaz sözleşmeleri
aracılığıyla yerine getirilmekteydi. Kentsel hizmetler, bir kamu hizmeti olarak
görülmek yerine fiyatı karşılığında kentte yaşayan yüksek gelirli vatandaşlara
sunulan bir özel hizmet alanı olarak görülmekteydi. Yeni kurulan Türkiye
Cumhuriyeti’nin sahip olduğu ideolojinin bir sonucu olarak bu hizmetlerden
herkesin eşit şekilde yararlanabilmesi amacıyla hizmetlerin sunumunda birtakım
değişiklere gidilmiştir. Bu politik değişiklikler “beledileştirme” olarak
adlandırılmaktadır. Kentsel hizmetlerin özel sektör yerine devlet tarafından yerine
getirilmesini savunan bu politikanın benimsenmesi ile birlikte 1930 yılından
başlayarak 1950 yılına kadar olan süreçte parça parça kentsel alandaki hizmetler
belediyelere devredilmiştir.