Günümüzde
sosyoloji bilimine ismini veren ve şekillenmesini sağlayan August Comte,
sosyologlar tarafından bile çok fazla hatırlanmamaktadır. Fakat din
sosyologlarının August Comte ve öncüsü Saint Simon’ı hatırlamak için özel bir
sebebi vardır. Her ikisi de sosyal bilginin önceki mevcut yapısına atfen ve
rağmen yeni toplum biliminin tanımını yapmışlardır. O ana kadar, insanoğlu,
toplum ve dünya, -Batı geleneğinde, belki de bütün geleneklerde- aşkın
kanunlara, olgulara, durumlara ve varlıklara göre açıklanmıştı. Toplumu
yorumlamak adına bir metodoloji olarak, sosyoloji, ilk telaffuzundan bu yana,
açıkça teolojiye karşı olarak hareket etmiştir. Comte, oldukça açık bir
şekilde, bilginin teolojik ve (sosyal) bilimsel yöntemleri arasındaki
zıtlıkları ortaya koymuştur. Sekülerleşme terimini kullanmamasına ve ilgisinin
daha kapsamlı olmasına rağmen, Comte, sekülerleşme sürecinin – olgusal
yanlışlıklarına rağmen – geniş kapsamlı bir tarifini yapmıştır. İnsanoğlunun
gelişiminin ve örgütlenmesinin bilimsel, insan-merkezli, bu dünyaya ait ve
gerçekçi bir açıklama olması gerekliliğini, bir bilim dalı olarak sosyoloji
tüzüğü, başından beri zımnen ifade etmiştir. Farklı başlangıç noktalarını ele
alan, farklı terimleri kullanan ve tartışmanın farklı çerçeveleri içerisinde
bulunan, Comte’dan sonra gelen belli başlı sosyologların eserleri, bu yönelimi
sağlamlaştırmıştır: Marx’ın materyalizme vurgusu; Weber’in büyünün bozulması olgusu; Durkheim’ın rasyonel ahlak arayışı;
Veblen’in “gerçekçi” düşüncesi. Sosyoloji, sekülerleşme sürecini kanıtlarıyla
ortaya koymuştur.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Çeviri Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Kasım 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 1 Sayı: 1 |