On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Marksizmin coğrafya ilmine yansımaları ve
Marksist coğrafya adlı bir alt alanın oluşumu özellikle hümanist devrimin etkisi ile birlikte 1970’li
yıllara dayanmaktadır. Coğrafya ve Marksizmi bir araya getiren coğrafyacılar, politik ekonomiye
dayalı olan mekân anlayışını ortaya koydular. Bu açıdan bakıldığında mekân ve zamanı toplum ile
beraber ele alan Marksist coğrafyacıların bir anlamda Marksizmi mekânlaştırdığı ifade edilebilir.
Marx ve Engels’in kentin kapitalizm ile karşılıklı bir dönüşüm ilişkisi içerisinde olduğu ve kapitalizmin
kenti, kentin ise kapitalizmi etkileyip dönüştürdüğünü ifade ettiği bilinmektedir. Kenti sınıf
bilinci ile sınıf mücadelesi bağlamında artı ürünün mekânı olarak gördüğünü düşünen Marksist
coğrafyacılar mekâna ekonomik ve politik anlamlarda yoğun eleştiriler ile yaklaşmaktadırlar.
Bu araştırmada Ağrı kenti, Marksist coğrafyanın çağdaş kent kuramlarına göre değerlendirilmiştir.
Araştırmanın amacı; Ağrı kentinin, mekânsal anlamada Marksist coğrafya perspektifi ve David
Harvey’in kent kuramına göre eleştirel kentleşme değerlendirmesini yapmak ve çeşitli alternatif
yerleşim önerilerinde bulunmaktır. Araştırma, nitel araştırmalardan durum çalışması (case study)
yöntemi kullanılmıştır.
Araştırma sahasında gezi ve gözlem yöntemi ile bazı bulgular elde edilmiştir. Araştırmada elde
edilen bulgularla Ağrı kenti, Neo-Marksist ve eleştirel bir perspektifle değerlendirmeye tâbi tutulmuştur.
Sonuç olarak, son yıllarda kent genelinde sermayenin araziden en yüksek verimi elde
edebilmek amacıyla konutları bitişik sayılabilecek bir düzen içinde, çevre düzenlemesi olmadan,
insanların günlük manada vakit geçirebileceği bahçe ve yeşil alanlarından yoksun, otoparkı olmadan
olarak yerleştirdiği ve yan konut mahremiyetinden yoksun olarak şehri şekillendirdiği gözlemlenmiştir.
Ağrı kentine Neo-Marksist perspektifle bakıldığında insan doğasına aykırı olarak gelişen
dar, aşırı betonlaşma ile doğadan koparılmış, kent kültürü oluşturulamamış birçok donatı eksiği
olan ve yatakhane kent olarak tabir edilen bir yapılaşmanın ortaya çıkarıldığı görülmektedir.
The reflections of Marxism, which emerged in the first half of the nineteenth century, on the science of geography and the formation of a sub-field called Marxist geography, dates back to the 1970s, especially with the impact of the humanist revolution. Geographers, who brought together geography and Marxism, put forward the understanding of space based on political economy. From this point of view, it can be stated that Marxist geographers, who deal with space and time together with society, in a sense spatialize Marxism. It is known that Marx and Engels stated that the city is in a mutual transformation relationship with capitalism and that capitalism affects and transforms the city and the city affects and transforms capitalism. Marxist geographers, who think that they see the city as the space of surplus product in the context of class consciousness and class struggle, approach the space with intense criticism in economic and political terms.
In this research, the city of Ağrı has been evaluated according to the contemporary urban theories of Marxist geography. Purpose of the research; To make a critical evaluation of urbanization according to the Marxist geography perspective and David Harvey's urban theory in spatial understanding of the city of Ağrı and to propose various alternative settlements. In the research, the case study method which is one of the qualitative researches, was used.
Some findings were obtained with the method of travel and observation in the research area. With the findings obtained in the research, the city of Ağrı was evaluated with a neo-Marxist and critical perspective. As a result, in recent years, it has been observed that in order to obtain the highest efficiency from the land throughout the city, the capital has placed the houses in an order that can be considered adjacent, without landscaping, without gardens and green areas where people can spend time in the daily sense, without parking lot, and shaped the city without the privacy of the side dwellings. When the city of Ağrı is looked at from a Neo-Marxist perspective, it is seen that a structuring called a dormitory city, which is narrow, developed in contradiction to human nature, detached from nature with excessive concretion, lacks many equipment, and an urban culture could not be formed.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Beşeri Coğrafya, Kentsel Politika |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 6 Temmuz 2022 |
Gönderilme Tarihi | 3 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 27 Sayı: 47 |
Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution NonCommercial 4.0 International License