Baburî
emperor Shah Jalal-ud-din
Akbar (1556-1605), who is known for his tolerant approach, designated Agra as
the capital city of India in the 17th century.
At that time, Agra was one of India's largest cities with a population
of five hundred thousand people, where the many religious scholars and
philosophers came together and conducted research under the leadership of
Akbar. The aim of the research was to
establish conciliation between religions such as Hindu, Islam, Zoroastrianism,
Christianity and Sikh in India. The Sufi movement was also a socio-religious
movement of fourteenth to sixteenth century.
The spiritual mission of mysticism is primarily to help Muslim leaders
in their political dominance in India and to spread Islam. For this reason, the
Sufis had accompanied the Muslim conqueror in their conquest. The essence of the teachings of Sufi is the union of the human soul
with Allah with affection and loyalty. The Muslim
clerics, who had works on Vedantic philosophy and Indian Buddhism, met in
various religious texts, contacted the great intelligence of India and were
able to grasp Indian religion very closely.Akbar tried to establish a new
religion what he called "Divine Religion”, by combining several religions,
in order to ensure peace and prosperity in all the cities of the Indian
subcontinent during his long reign.
However, Akbar’s ideas caused reactions of many Islamic scholars such as
Imam Rabbani, as well as Shah Jahan and Shah Aurangzeb. However, Dara Shukoh
(1615-1659), the son of Shah Jahan, embraced Akbar’s ideas about the religion
and science and tried to keep his values alive, despite the reaction of his
father.
As you can
see, India was ruled by tolerant Muslim rulers such as Akbar, Jahangir and Dara
Shukoh, who regard all religions equal, as well as Sunni rulers with radical
ideas such as Aurangzeb (Alamgir) or Shah Jahan during its long history. The
works of Dara Shukoh were classified in two parts. The first part was collected under the
heading of Saints and Mystics, while the second part was presented under the
heading of Hinduism and Translations from Sanskrit Language. Safinat ul-Aulya. Sakinatu’l-Aulia Risale-i
Haqnûma, Tariqatu’l-Haqiqat, Hasanatu’l-Arifîn, İksir-i A’zam (Divan-ı Dara
Shukoh) He translated original Sanskrit works into Persian, such as Majmau’l-Bahreyn
ve Muqalame-i Baba Lal and Dara Shukoh Yoga Vasista, Sirr-i Akbar (Upanishadlar),
Bhagwat Gita.
In our study, the personality of the Turkish scholar
Dara Shukoh, his works and his approach
to sufism will be examined.
Dara Shukoh Hinduism Religions in India India Persian works.
17. Yüzyılda hoşgörülü yaklaşımı ile tanınan Babürlü padişah
Celaleddin Ekber (1556-1605), Agra’yı başkent
yapmıştır. O dönemde beş yüz bin nüfuslu Hindistan’ın en büyük şehirlerinden
birisi olan Agra’da ulema, din bilgini ve filozoflar, Ekber’in
önderliğinde bir araya toplanarak araştırmalar yapmışlardır. Bu araştırmalar
neticesinde Hindistan’da var olan Hindu, İslâm, Zerdüşt, Hıristiyanlık ve Sikh
gibi dinler arasında uzlaşma noktası bulmaya çalışılmıştır. Sufi hareketi ise on
dördüncü ile on altıncı yüzyılın sosyo-din hareketidir. Tasavvufun manevî
misyonu, öncelikle Hindistan'da, Müslüman yöneticilere politik hakimiyetlerinde
yardımcı olmak ve İslam'ın yayılmasını sağlamaktır. Bu sebeple mutasavvıflar Müslümanlara fetihleri sırasında eşlik etmişlerdir. Mutasavvıfların
öğretilerinin özü sevgiyle ve bağlılıkla insan ruhunun Allah ile birleşmesidir. Vedantik felsefe ve Hint Budizmi üzerine yoğun
çalışmalara sahip olan Müslüman din adamları, çeşitli dini metinde buluşmuş,
Hindistan'ın büyük bilgeleri ile temas kurmuş ve Hint dinini çok yakından idrak
edebilmişlerdir.
Ekber, uzun saltanatı boyunca Hint alt kıtasının tüm şehirlerinde
barış ve refahı sağlayabilmek için dinlerin bileşiminden “İlahi Din” adı ile
adlandırdığı yeni bir dinî ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Ekber’in ortaya
koyduğu bu çalışma İmam Rabbani gibi pek çok İslâm bilgininin tepkisine yol
açtığı gibi padişahlardan Şah Cihan ve Evrengzib
de Ekber’in bu fikrine karşı çıkmıştır. Ancak
Şah Cihan’ın oğlu Dârâ Şükûh (1615-1659) Ekber’in din ve ilim konusundaki
düşüncelerini benimsemiş, padişah Ekber’den devraldığı bu mirası babasının
tepkisine rağmen yaşatmaya çalışmıştır.
Görüldüğü gibi Hindistan, tüm dinleri eşit gören Ekber, Cihangir,
Dârâ Şükûh gibi hoşgörülü Müslüman yöneticileri tarafından idare edildiği gibi
uzun soluklu bu yönetim sürecinde Evrengzib (Âlemgir) ya da Şah Cihan gibi
radikal düşünceye sahip, Sünni yöneticiler tarafından da yönetilmiştir.
Dârâ Şükûh’un çalışmaları iki kısımda sınıflandırılmıştır. Birinci
kısım Azizler ve Mistisizm
konulu çalışmalar başlığında toplanırken ikinci kısım ise Hinduizm ve Sanskritçeden Çeviriler
başlığında toplanmıştır. Azizler ve Mistisizm ile ilgili çalışmalarını Sefînetü’l–Evliyâ, Sekînetü’l-Evliyâ,
Risâle-i Haknûma, Tarikâtü’l-Hakikât, Hasanatü’l-Ârifîn, İksir-i Â’zam (Divan-ı
Dârâ Şükûh) isimli kitaplarla ele almış, Hinduizme
dair görüşlerini Mecmau’l-Bahreyn ve Mukâleme-i Baba Lâl
ve Dârâ Şükûh isimli
kitaplarında toplamış, Yoga Vasista,
Sırr-ı Ekber (Upanişadlar), Bhagwat Gita gibi aslı Sanskritçe olan eserleri
ise Farsçaya çevirmiştir.
Çalışmamızda Türk bilgin Dârâ Şükûh’un şahsiyeti, ismi zikredilen eserleri
ve tasavvufa olan bakış açısı
anlatılacaktır.
Dârâ Şükûh Hinduizm Hindistan’da dini inançlar Hindistan Farsça eserler.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 4 Sayı: 13 |
По всем вопросам приема статей и выпуска очередных номеров обращаться в редакцию соответствующего журнала