Öz
Sanayi Devrimi ile birlikte başlayan modernleşme süreci yeni bir mimarlık yaklaşımı, yeni bir yapılı çevre oluşturmuştur. Evrensellik düşüncesi ile üretilen bu mimarlık, var olduğu bağlamın kültürel, tarihsel, fiziksel verilerinden arındırılmıştır. Bu yaklaşım mimarlıkta standartlaşmayı ve seri üretimi beraberinde getirmiş; her bağlamda inşa edilebilecek, yer ile bağlantı kurmayan yapılar tasarlanmıştır. Hız ve teknolojinin getirileri insanların zamansal, mekansal ve kültürel bütünlüğünü parçalamıştır.
Modernleşme sürecinin getirisi olan yaşamdaki hareket ve devinim ile mimarlıktaki evrensellik ve standartlaşma konutla kurulan aidiyet ilişkisini değiştirmiştir. Konutlar zamansallıklarını yitirmiş, içinde sadece fiziksel yaşamın sürdüğü, kullanıcısı ile temas kurmayan, insandan ayrışmış mekanlar haline dönüşmüştür. Ortak belleğin ürünü olan geleneksel yerleşimlerde görülen sosyal yaşam, fiziksel çevre, konut birlikteliği ve bu uyumun sonucu oluşan mekânsal ve strüktürel süreklilik kaybedilmiştir.
Yer ile bağlantı kuran ve ondan öğrenerek inşa eden Ersen Gürsel, çağdaş konut tasarımlarında aidiyet hissinin yaratılmasına olanak sağlamaktadır. Gürsel, içinde bulunduğu çevrenin yerel yapma biçimleri, malzeme kullanımı ile kuvvetli ilişkiler kurar. Yerin fiziksel koşullarını, yaşam şeklini, bilgi birikimini kullanarak var olan çevreye eklemlenmekte, böylece yerleşim dokusunun bir parçası olmaktadır. Bu bağlamda mimarın konut tasarımları çalışmaya örnek oluşturmuştur. Bu konutların yer ve kullanıcı ile kurdukları ilişkiler fenomenolojik bir bakış açısıyla incelenmiştir.
Teşekkür
Bu makale Akdeniz Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı’nda yürütülen MİM5016 Konut Mimarisi Araştırmaları dersi kapsamında üretilmiştir.