Göç ve zorla yerinden edilme kavramları tarih boyunca çeşitli şekillerde ortaya çıkmış olup benzer amaçları taşımaktadır. Göçmenler, savaş veya iç savaştan kaçarak öncelikle güvenli ve daha yüksek bir yaşam standardı arayışıyla hareket etmektedirler. Son yıllarda medyada göçmenlere dair haberler önemli bir yer tutmaktadır. Hayatta kalmak için ülkelerini terk eden ve güvenli gördükleri topraklara ulaşmak için insanlık dışı koşullara katlanan göçmenlerin acı verici görüntüleri, giderek daha normal ve günlük hayatın bir unsuru olarak algılanmaktadır. Özellikle son yıllarda artan iç savaşların ardından devletler, ülkelerine yasa dışı yollarla giren göçmenlerden ve göç dalgasından kendi güvenli bölgelerini korumak istemektedirler. Avrupa Birliği gibi çözüm arayışında büyük çaba harcayan bir bölge, tehdit algısını yoğun bir şekilde hissetmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri geri kabul anlaşmalarını, dış politikalarında bir yaptırım aracı olarak ve güvenli bölgelerini istenmeyen göç dalgalarıyla sarsılma riskine karşı sıkça kullanmaktadırlar. Transit ülkeler arasında en yoğun göç akımının gerçekleştiği bir ülke olması nedeniyle Türkiye için geri kabul anlaşmaları hem kendi hem de bölge güvenliğinin tesisi ve sürdürülmesi bakımından son derece önemlidir. Yasa dışı göç ve göçmen dalgası endişesi, toplumsal boyutta incelendiğinde endişe verici ve üzücü bir tablo ortaya çıkmaktadır. Bu makale, dünyanın karşı karşıya olduğu büyük insani krizin çözümü için önerilen Geri Kabul Anlaşmalarını Cumhuriyetin 100. Yılında gelinen noktada ele alarak düzensiz göçmenler üzerine etkisi hakkında bir değerlendirme ve bilgilendirme yapmayı amaçlamaktadır.
Düzensiz Göç Göçmen Cumhuriyetin 100. Yılı Geri Kabul Anlaşması.
The concepts of migration and forced displacement have emerged in various shape throughout history, but with same purposes. Migrants move in search of a safer and better life, often fleeing from war or domestic conflicts. In recent years, media coverage of migrants has gained significant attention. The distressing images of migrants who leave their countries to survive and endure inhumane conditions in their pursuit of reaching perceived safe lands have become increasingly normalized and part of daily life. States, particularly in the face of escalating internal conflicts, seek to protect their secure zones from unwanted entry by migrants and the influx of migration waves. In this context, regions heavily affected, such as the European Union, have been intensely aware of the perception of threat and have devoted significant efforts to finding solutions. European Union countries frequently employ readmission agreements as instruments of foreign policy and restrictions to safeguard their secure zones against unwanted migration waves. Turkey, being a country with the most intense migration flows among transit countries, the Readmission Agreement is of utmost importance for ensuring and maintaining regional security. The concerns regarding irregular migration and waves of migrants present a worrisome and saddening picture when examined from a humanitarian perspective. This article aims to assess and inform about the impact of Readmission Agreements on irregular migrants, taking into account the current state of the world's major humanitarian crisis as the Republic's 100th anniversary approaches.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 24 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 23 Sayı: Özel Sayı |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.