Klasik Arap mizahının en
dikkat çekici ve nevi şahsına münhasır özelliklerinden birisi olarak,
Müslümanların kutsal kitabı Kur’ân-ı Kerim’e ait birçok ayeti veya ayet
parçasını, mizahın özünü teşkil edecek biçimde bir güldürü vesilesi olarak kullanmış
olması, mizah tarihi ve mizah felsefesi açısından analiz edilmeyi hak eden bir
olgudur. Kutsal Kitab'ın çağrışım gücünden yararlanmayı hedefleyen ve aşağı
yukarı "Kuran metnine ait tam bir âyetin veya âyet parçasının, güncel bir
diyalog bünyesine ya da nazım veya nesir türündeki bir yazının muhtevâsına
dercedilmesi" şeklinde tanımlanabilecek olan bu edebî sanat, klasik Arap
edebiyatı kaynaklarında; "hüsnü't-tevessül", "et-temessül
bi'l-Kurân", "el-istiş-hâd bi'l-Kurân", "iktibâs" ve
"tazmin" gibi benzer anlamlar içeren bir takım terimlerle ifâde
edilmiştir. Bu mizah türünün en tepesinde şakacılığıyla ve hazırcevaplığıyla
tanınan Abbasi dönemi saray nedimlerinden Ebü’l-‘Aynâ (ö.283/896) yer
almaktadır. Ona ait rivâyetlerin sayıca çokluğu ve bu rivâyetlerin sonraki
dönem eserlerde bolca yer alacak biçimde korunmuş olması, bir saray nedimi
olarak saray çevresiyle kurduğu diyalogların büyük bir kısmının rivâyete sıkça
konu edilmesi gibi sebepler, Ebü’l-Aynâ’nın, Kuran eksenli nüktecilik sanatı bağlamında
değerlendirilmesine zemin hazırlamıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2018 |
Gönderilme Tarihi | 16 Ocak 2018 |
Kabul Tarihi | 4 Mart 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 2018 Sayı: 35 |