Öz
Tefsir ilmi, İslâmî ilimler ailesinde mühim bir yere sahiptir. Zira bu ilim, Kur'ân Kerim'i anlamaya ve tevil etmeye yönelik bir disiplindir ve bu itibarla tefsir ilmi, erken sayılan bir zaman diliminde ortaya çıkmıştır. Nitekim sahâbe ve tabiûn döneminden bazı ayetler hakkında farklı rivayetler bize ulaşmıştır. Tefsir ilmi metodu, diğer İslâmi ilimlerin metodu ile birlikte eş zamanlı olarak teşekkül etmeye başlamıştır. Zaman gittikçe iki ana yöntemden bahsetmek mümkündür: Birinci metot, Hz. Peygamber, sahâbe ve tabiûndan nakledilen rivayetlere önem verirken, ikinci metot, dinin temellerine ve dil kurallarına dayanarak akıl yürütmeye önem göstermiştir. Böylece büyük bir tefsir edebiyatı oluşmaya başlamıştır. Birinci yaklaşımı esas alan tefsirlere rivayet ile tefsir, ikinci yaklaşıma göre yazılan tefsirlere rey ile tefsir denilmektedir. Zaman içinde bu iki metodu bir araya getirmek şekliyle yazılan bazı eserler vardır.
Tefsir eserleri, müelliflerinin ilmî kimliğini, arka planını ve içinde yazılan ilmî ortamı yansıtmaktadır. Bunun yanında Zemahşerî, Beydâvî ve Ebüssuûd Efendi’nin telif olduğu eserler gibi bazı özel tefsir eserlerinde, ilmî birikim görünmektedir. Böylece söz konusu eserlerin, şöhret kazanarak tefsir sahasında yazmak isteyenler için bir kaynak haline geldiğini söylememiz mümkündür.
Bu makale, hadisler ve rivayetlerin kullanım metodu açısından Osmanlı devleti zamanında yazılan tefsir eserlerinitahlil etmeye çalışmaktadır. Bunu gerçekleştirmek için nazari bir tablo çizmeye çalışıldıktan sonra, Bursevî'nin Rûhu’l-beyân ve Molla Gürânî'nin Gâyetü’l-emânî adlı tefsirleri çerçevesinde, Osmanlı zamanındaki Kur’ân-ı Kerîm’e hadislerle tefsiri yaklaşım ele alınmış ve bu konuda yaklaşımlar ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Bu tefsirlerin seçilmesinin sebebi, iki müellifin de hadis ilminde eser telif etmiş olmasıdır. Diğer bir ifade ile söz konusu iki müellifin hadis ilmine bir vukûfunun bulunmasıdır. Dolayısıyla söz konusu iki tefsir, Osmanlı dönemindeki tefsirlerin rivayet tefsiri konusundaki yaklaşımını yansıtan uygun birer örnektir. Bahsi geçen eserlerin incelenebilmesi için öncelikle o dönemki Osmanlı düşünce ortamı ve bu düşüncenin Osmanlı tefsir geleneğine olan etkileri ele alınmıştır.
Osmanlı zamanında yazılan tefsir eserlerin nazarî çerçevesi hususunda, tefsir eserlerinin o zamanda hakim olan düşünceden etkilenmiş olduğu tespit edilmiştir. Nitekim, Hanefî fıkhı, kelâm ilmi ve tasavvuf ilimleri, diğer ilimler için metotları belirlemiştir. Böylece, o zaman diliminde yazılan tefsirler, keşfe dayanan tasavvuf yaklaşımı ve reye istinat eden Hanefî fıkhından etkilenmiştir. Bu çerçevede Râzî, Zemahşerî ve Beydâvî tefsirleri, Osmanlı zamanında yazılmış olan tefsir eserlerine kaynaklık etmiştir.
Tatbikî kısmının metodunu ve hedeflerini belirlemek için ana sorular sorarak yola çıktık. Çalışmanın ana problemini şöyle izah edebiliriz; hadiseler ve rivayetlerin Osmanlı zamanında yazılan tefsir eserlerine etkisi nedir? Müellifler, hadislere nasıl bir yaklaşım benimsediler? Zikrettiği hadisleri nasıl kullandılar ve hadisleri nasıl seçtiler, yani hangi kriterlere göre kabul ettiler? Diğer bir konu, müellifin eserine aldığı hadislerin daha önceki tefsirlerde geçip geçmediği meselesidir. Bu sorular çerçevesinde iki eserde zikredilmiş olan hadislerden seçilen örnekler incelenmiştir. Ana soruların cevabına ulaşabilmek amacıyla ele alınmış olan hadislerin, sıhhat durumu, ayetlerle ilgisi ve kullanım şekli değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Seçilen hadisler, sıhhat durumuna göre bir tabloda sunulmuş ve her hadisin geçtiği yer, ayet ile ilişkisi ve önceki tefsirlerde geçip geçmediği belirtilmiştir. Böylece tablonun daha zengin ve daha faydalı olduğu kanaatindeyiz.
Çalışmanın en önemli neticelerinde biri: hadislerle tefsirin, Osmanlı'da yazılan tefsirlerde çok etkili olmadığıdır. Bunun sebebi, Osmanlı'da yazılan tefsirlerin, kelamî ve luğavi bir metot takip etmesine ve bu çerçevede Zemahşerî ve Beydâvî'nin eserlerine başvurmasına bağlıdır. Diğer bir deyişle Osmanlı'da tefsir ekolü rey ile tefsir yaklaşımını benimsemiş ve tefsir ile ilgili gelen haberlere çok sıcak bakmamıştır. İkinci netice ise, çalışma, müellifin ilmî arka planının, hadisleri kullanma konusundaki metoduna etkisi olduğunu göstermiştir. Zira bir vaiz olan ve hadisleri vaaz için kullanan Bursevî, hadislerin sıhhati meselesini mutasavvıf kimliği ile değerlendirmiştir. Yani incelemiş olduğumuz hadislerin, direkt ayetlerle alakası yoktur.