Sekülerleşme teorileri modernleşme sürecinde dinsel olanın yeknesak biçimde zayıflayacağını belirterek modernleşme ve din arasında ters orantılı bir ilişkinin olduğunu ileri sürmektedir. Bu sebeple literatürde modernleşme ve din ilişkisinin mahiyeti hararetli tartışmalara neden olmuş ve modern toplumlarda dini değişimi açıklamak üzere varoluşsal güvenlik teorisi gibi sekülerleşme paradigmasının yeni versiyonlarının yanı sıra dini pazar kuramı gibi farklı modeller geliştirilmiştir. Bu bağlamda sosyal bilim araştırmalarında dini bireyselleşme teorisi de alternatif bir çerçeve olarak ortaya atılmıştır. Bu kuram özellikle Batı Avrupa gibi toplumlarda kurumsal din ve dini otoritelerden bağımsızlaşan ve aracısız deneyimlenen dindarlık formlarının betimlenmesini hedeflemektedir. Yani kuram modernleşme süreciyle insanın geleneğin ve kurumsal yapıların etkisinden sıyrılarak adeta kendi kaderini çizen bir varlık olarak aracısız dinsel yaşama yöneleceğine işaret etmektedir. Böylelikle dini bireyselleşme kuramı eski paradigmadan farklı olarak modern toplumlarda dini olanın etkinliğini tamamen yitirmesinden ziyade özelleşeceğini varsaymaktadır. Nicel desende tasarlanan ve Bursa’da ikamet eden 18 yaş üstü 403 katılımcı ile gerçekleştirilen mevcut araştırma dini bireyselleşme eğilimini ölçmeyi amaçlamaktadır. Elde edilen bulgulara göre, siyasi görüş/ideoloji/dünya görüşü, eğitim düzeyi, dini bilginin kaynağı ve dini grup üyeliği gibi faktörler dinsel bireyselleşmeyi etkilemektedir. Bir başka ifade ile araştırma, komünist, solcu ve Atatürkçü olarak nitelendirilen siyasi görüş ile eğitim düzeyinin, geleneksel dini otoritelerden bağımsız bir dini hayata eğilimi artırdığını göstermektedir.
Araştırmanın yapılabilmesi için Bursa Teknik Üniversitesi Etik Kurul Başkanlığı’ndan 24.09.2021 tarihli ve E.4959 sayılı kararla etik onay alınmıştır.
The term individual, denoting "a unique entity that cannot be divided without losing its distinctive qualities," (TDK, 1998) is a Latin origin term. Until the 17th century, individual, translated literally as "indivisible," was used in the context of physics to represent the smallest indivisible matter, instead of the atom. From the 18th century onwards, the term individual began to be used in social sciences (Williams, 1985, pp. 161-165). Naturally, the meaning attributed to the individual in the sub-disciplines of social science varies. However, similar to how atoms constitute matter in the natural sciences, individuals are considered to constitute society in the social sciences (Lindsay, 1935, p. 677). Therefore, in the social scientific context, it can be argued that there is a general consensus that the individual is the smallest unit of society, similar to the atom in the natural sciences. Consequently, an individual can be defined as "an entity constituting human communities, carrying similar traits to other humans while also possessing distinctive features" (TDK, 1998). However, there is no consensus in the social sciences regarding the relationship of the individual to society. For example, in sociological thought, in addition to the Weberian perspective, which prioritizes the individual methodologically in this dichotomy, there is also the Durkheimian paradigm that prioritizes society, termed as sociologism. Individualism, as a philosophical doctrine, advocates for the priority and superiority of the individual over society and social institutions, especially in politics, economics, and religion. It implies shaping social institutions as a whole based on the individual's preferences and demands. Lukes, who notes that individualism is built on ideas such as the nobility, autonomy, privacy, and self-development of the individual, examines it in the context of politics, economics, religion, ethics, epistemology, and methodology. Lukes refers to different types of individualism, including political, economic, religious, ethical, epistemological, and methodological individualism (Lukes, 1973, pp. 79-124). Individualization, defined as the evolutionary process of individualism, sheds light on the trajectory where tradition loses its influence on the individual, and individual choice takes precedence, making individuals the authors of their own lives (Turner, 2006, p. 284). Religious individualism signifies a direct, unmediated spiritual experience between the individual and God. According to Lukes, "religious individualism may be defined as the view that the individual believer does not need intermediaries, that he has the primary responsibility for his own spiritual destiny, that he has the right and the duty to come to his own relationship with his God in his own way and by his own effort" (Lukes, 1973, p. 94). Religious individualization, on the other hand, is a sociological theory that asserts that, in the process of modernization, institutionalized religion weakens, giving rise to individualized forms of religiosity. According to this theory, modernization does not necessarily have an entirely secularizing effect; rather, it can lead to a transformation in the way religion is lived. Prominent representatives of this theory include Thomas Luckmann (1967) and Grace Davie (1994).
Sociology of Religion Modernization Religious Change Religious Individualization
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Sosyolojisi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Nisan 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2024 |
Gönderilme Tarihi | 22 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 24 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 51 |