Sûfiler, farklı bir taife olarak ortaya çıkmaya
başladığından itibaren daima dini gruplar tarafından eleştirilere maruz kalmış
ve kendilerini diğer gruplara karşı savunmak zorunda olmuşlardır. Tasavvufun
bir bilgi sistemine sahip müstakil bir ilim olup olmama hadisesi, bu
mücadelenin temelini oluşturmaktadır. Bu eser, tasavvufun, İslam Düşüncesi
içerisinde derin bir meşruiyet sorunu yaşamasının tarihi sürecini
“şeriat-hakikat” perspektifinden incelemektedir. Bilinenin aksine, tasavvuf
tarihini bu yönüyle iki dönemde ele alan yazar, taksimi şu şekilde yapmaktadır;
birinci dönem, tasavvufun oluşumundan İbnü’l-Arâbî’ye kadar süre gelen şer’i
ilimler arasında meşruiyet arayan tasavvuf, ikinci dönem ise İbnü’l-Arabî ile
başlayan ve tasavvufun metafizik bir ilim olarak meşruiyeti meselesine
odaklanmıştır. Birinci dönemde fakih ve hadisçiler muhatap alınırken ikinci
dönemde felsefe ve kelam ilimleri karşıt eksenin muhatabı olmuştur. Her ne
kadar muhatap kitle değişse de, değişmeyen tek şey tasavvufun bir yer bulma
çabası ve mücadelesidir.
Bölüm | Kitap Tanıtımları |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 18 Ekim 2017 |
Kabul Tarihi | 30 Kasım 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 5 Sayı: 10 |