Abstract
Bedihiyyat (Reality) is an important topic in Qur'anic
interpretation. some of the commentators have conveyed many irrational and
contradictory things as they interpret the Qur'an without observing reality.
One of them is the comments about the flood and the ark of Noah. The Islamic
scholars and commentators who took advantage of the information in the Torah
say that the flood is all over the earth and the earth is filled with water and
the ship descends on Ararat (Ararat). Today's archaeological studies are
generally carried out on these mountains based on the information in the Torah.
However, this thought is both geologically irrational and contradicted with the
universal principle of the Qur'an "No bearer of burdens will bear the
burden of another. We will not punish unless we send a prophet"
Despite the great and long struggle of Noah they did not accept the invitation
of Noah and thus were being destroyed by the flood. Both Islamic sources and
archaeological excavations indicate that the Flood event took place in
Mesopotamia. Based on this information and materials, we can tell that the
place where the Noah lived is Mesopotamia.
In this way, the determination of Noah's presence and the flood has made
a great sense in the history of religions. Because Noah is the oldest prophet
of mankind's history, the clear transmission of divine messages to society
began with him. In this respect, examining the reality of Noah and the Flood
and determining the truth is a very important issue.
ÖZ
Kur’ân
tefsirinde bedihiyat (realite) önemli bir konudur. Müfessirlerin bir kısmı
bedihiyata riayet etmeden Kur’ân’ı tefsir ettiklerinden birçok akıldışı ve
hakikat ile çelişen şeyler nakletmiştir. Bunlardan birisi Nuh tufanı ve Nuh’un
gemisidir. Tevrat’taki bilgilerden yararlanan bu müfessirler tufanın bütün
yeryüzünde olduğunu ve yeryüzünün sularla dolduğunu, bu suların yükselip
dağları bile aşarak sonunda geminin Ararat (Ağrı) üzerine indiğini söylerler. Gemi kalıntılarının bulunmasıyla ilgili günümüzdeki
arkeolojik çalışmalar ve araştırmalar da Tevrat’taki bilgilerden hareketle
genellikle Ararat dağı üzerinde yapılmaktadır. Hâlbuki bu düşünce hem jeolojik
olarak akıl dışıdır hem de Kur’ân’la tenakuz teşkil etmektedir. Kur’ân’ın “…Hiçbir günahkâr başkasının günah
yükünü taşımaz. Biz bir peygamber göndermedikçe (bir topluma) azap etmeyiz” evrensel ilkesine uygun olarak tufanın Hz. Nuh’un
büyük ve uzun mücadelesine rağmen daveti kabul etmedikleri ve bedduaya
uğradıkları için kavminin başına geldiğini kabul etmek lazımdır. İslami
kaynaklar ve arkeolojik kazılar Nuh’un Mezopotamya’da yaşamış olduğu gerçeğine
delalet etmektedir. Bu şekilde Hz. Nuh’un varlığının ve tufanın tespit edilmesi
dinler tarihi açısından büyük bir anlam ifade emektedir. Çünkü Nuh insanlık
tarihinin en eski resul peygamberi olup ilahi mesajların topluma açık bir şekilde
iletilmesi kendisiyle başlamıştır. Bu açıdan Hz. Nuh ve tufan gerçeğini
irdelemek, hakikatini tespit etmek gayet önemi haiz bir konu olmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 18 Eylül 2019 |
Kabul Tarihi | 3 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 14 |