In legal methodology (usul al-fiqh), the problem of the defining istiḥsān and the legitimacy of its definition is among the critical discussion topics. To overcome the rigorism of law, istiḥsān was used by the founder scholars of Ḥanafī school of law and Malik b. Anas - however this use received various objections. Although the Mālikī scholars also used istiḥsān strong criticisms of istiḥsān have been directed on the Ḥanafīs. After the severe criticism of Muḥammad b. Idrīs al-Shāfiʿī, the Ḥanafī scholars carried out various intellectual activities to define istiḥsān and to prove that it is legitimate. This process -which started especially with Abū’l-Ḥasan al-Karkhī and Abū Bakr al-Jaṣṣāṣ, revealed a rich accumulation with the contribution of the legal theorists in other school of laws. It is known that al-Karkhī's definition of istiḥsān has become widespread among the legal theorists, and the legitimacy of istiḥsān in the works of legal theory was based on his definition. Al-Karkhī's considerations on the legaliticamy of using istiḥsān can be traced in his student al-Jaṣṣāṣ, in the following centuries, Abū Zayd al-Dabūsī, Abū l-‘Usr al-Bazdawī and al-Sarakhsī’s works. Al-Jaṣṣāṣ' explanations on the legitimacy of istiḥsān begin with the criticism of Imam al-Shāfiʿī's against istiḥsān. He provides the proof of legitimacy for istiḥsān in divided two sub-headings. Al-Jaṣṣāṣ, who deals with istiḥsān in two parts as word and meaning, argues that there is no disagreement about the use of istiḥsān and that all mujtahids accept istiḥsān, and even al-Shāfiʿī, who opposes to the use of istiḥsān, employs istiḥsān in this sense. The type of istiḥsān on which there is a deabte is the istiḥsān used in relation to its meaning. Al-Jaṣṣāṣ states that this use is a qiyas operation; he justifies his point of view by referring to the works of Muḥammad b. Hasan al-Shaybānī. Indeed, when we look at how al-Shaybānī explained the istiḥsān’s examples in his works, it is seen that there are two conflicting juristic analogy (qiyas) made in many examples. Moreover, al-Shaybānī openly considered some types of istiḥsān part of qiyas by stating that some examples “can be included in this type of istiḥsān”
Ḥanafī scholars wanted to break the hostile atmosphere toward istiḥsān by defining and evaluating the istiḥsān in a way that their opponents could accept. The definition of Istiḥsān “to abandon the judgment given to similar ones due to stronger evidence.” has been generally accepted. In this definition, istiḥsān is defined by associating with qiyas, and referred to an istihsan that is presented as the more substantial evidence, and qiyas is the weaker evidence. Although it is appropriate to define istiḥsān in relation to qiyas, the claim that in the definition istiḥsān is put in stronger place than qiyas might casuse to some the contradictions- in particular when the example’s of al-Shaybānī are taken into consideration. Because in most cases, when qiyas conflicts with istiḥsān, istiḥsān is taken. But in an opposite case, qiyas might be taken. Apart from these, there are examples of the types of istiḥsān that al-Karkhī has classified in the works of al-Shaybānī, but sometimes there are also strange situations such as taking the qiyas by istiḥsān. This also means that the term is not sufficiently defined.
The negative attitude towards istiḥsān in some Shāfiʿī circles and the criticisms against the legitimacy of istiḥsān continued in the works of the fiqh method. Istiḥsān is defined as making a judgment without evidence by Shāfiʿī circles. Therefore, they did not accept the abandonment of qiyas, which is a sharī proof, because of istiḥsān, which is a non-sharī notable proof. Based on the examples given by the users of istiḥsān, Ibn Ḥazm, one of the Ẓāhirītes, claims that istiḥsān opens the door to arbitrariness. According to him, a situation that is accepted as istiḥsān according to Ḥanafīs can be taken as istiḥsān according to Mālikīs. This creates an apparent contradiction. There are some valid points in the assessment of Ibn Ḥazm. Because while it is seen that the istiḥsān of Mālikīs is criticized in al-Shaybānī's book named al-Ḥujjah, it can be also found that the istiḥsān of Ḥanafīs is charged in the works of Abū’l-Walīd al-Bājī, one of the Mālikīs.
The criticism toward istiḥsān was continued by Shāfiʿīs such as Abū Isḥāq al-Shīrāzī, Imam al-Haramayn al-Juwaynī and Abū Ḥāmid al-Ghazālī. While al-Juwaynī sees istiḥsān as a method based on the lust of the soul, not istinbat/legal deduction, al-Ghazālī understands istiḥsān as a personal comment. The main reason for the negative attitude towards istiḥsān is that the content based on the definitions, has been neglected most of the time. However, when we look at the works of al-Shaybānī, it can be seen that there is a proof of istiḥsān contrary to what is believed-and that this can be sometimes a work, sometimes a necessity, sometimes another comparison, or sometimes a custom.
Fiqh Usūl al-Fiqh Qiyas Istiḥsān Definition Muḥammad b. Hasan al-Shaybānī
İstihsânın tanımı ve meşrûiyeti problemi, fıkıh usûlünün önemli tartışma konularından biridir. Hanefî kurucu imamları ile İmâm Mâlik’in (ö. 179/795), hukukun katılığını gidermek için kullanmış olduğu bu yönteme, ilk dönemlerden itibaren çeşitli itirazlar yönelmiştir. Malikiler de istihsânı kullanmasına rağmen, istihsâna yönelik ağır eleştiriler Hanefîler üzerine yoğunlaşmıştır. İmam Şafiî’nin (ö. 204/820) ağır eleştirisi sonrasında Hanefî usûlcüler, istihsânı hem tanımlamak hem de meşrû olduğunu kanıtlamak için çeşitli ilmî faaliyetlerde bulunmuşlardır. Özellikle Ebü’l-Hasen el-Kerhî (ö. 340/952) ve Ebû Bekr el-Cessâs (ö. 370/981) ile başlayan bu süreç, diğer mezhep usûlcülerinin de katkısıyla zengin bir birikimi ortaya çıkarmıştır. Kerhî’nin istihsân tanımının, usûlcüler arasında şöhret bulduğu ve usûl eserlerinde istihsânın meşruiyetinin bu tanım üzerinden yapıldığı görülmektedir. Kerhî’nin istihsânın meşruiyetine yönelik değerlendirmeleri, öğrencisi Cessâs ile sonraki asırlarda Ebû Zeyd ed-Debûsî (ö. 430/1039), Ebü’l-Usr el-Pezdevî (ö. 482/1089) ve Şemsüleimme es-Serahsî (ö. 483/1090) tarafından da devam ettirilmiştir. Cessâs’ın istihsânın meşruiyetine yönelik açıklamaları ise İmam Şâfiî’nin istihsân aleyhine yönelik sözlerinin eleştirisi ile başlar. O, istihsânı temelde iki alt başlığa ayırarak, meşruiyet delillendirmesi yapar. İstihsânı lafız ve mâna olmak üzere iki kısımda ele alan Cessâs, lafzî olarak istihsânın kullanılmasında herhangi bir ihtilafın bulunmadığını, bunu bütün müçtehitlerin kabul ettiğini, dahası istihsâna karşı olan İmam Şâfiî’nin bile bu anlamdaki istihsânı kullandığını söyler. Ona göre üzerinde tartışma olan istihsân türü ise ikinci kısımdaki; yani mana itibariyle olan istihsândır. Cessâs, bu kısmın da esasında kıyas ameliyesi olduğunu, İmam Muhammed eş-Şeybânî’nin (ö. 189/805) eserlerine gönderme yaparak ispata çalışır. Gerçekten de İmam Muhammed’in eserlerinde, istihsânın kullanım alanlarına bakıldığında, pek çok yerde çatışan iki kıyasın varlığı görülmektedir. Dahası İmam Muhammed, bazen “istihsânın bu türü kıyasa dahildir.” diyerek açıkça istihsânın -en azından bazı türlerini- kıyas içerisinde değerlendirmiştir.
Hanefî usûlcüler, istihsân tanım ve değerlendirmelerini, muarızlarının da kabul edebileceği şekilde yapmak suretiyle istihsâna yönelik olumsuz havayı kırmak istemişlerdir. İstihsânın “Daha güçlü delil sebebiyle benzerlerine verilen hükümden vazgeçmektir.” şeklindeki tanımı genel kabul görmüştür. Burada istihsân, kıyas ile ilişkilendirerek tanımlanmış; güçlü olan delile istihsân, zayıf olan delile ise kıyas denilmiştir. İstihsânın kıyas ile ilişkilendirilerek tanımlanması isabetli olmakla birlikte, yine bu tanımlarda istihsânın kıyastan daha güçlü olduğu tezi, İmam Muhammed’in istihsâna dair verdiği örneklerle birlikte değerlendirildiğinde, zaman zaman tanım ile tanımlanan arasında tezatlar oluşturmaktadır. Zira çoğu durumda kıyas ile istihsân çatıştığında, istihsân alınmakla birlikte, tam tersi durumun; yani kıyasın alındığı durumlar da olabilmektedir. Bunlardan başka İmam Muhammed’in eserlerinde, Kerhî’nin de tasnifini yaptığı istihsân çeşitlerine yönelik örnekler bulunmakla birlikte, bazen kıyasın istihsânen alınması gibi garip durumlar ile de karşılaşılmaktadır. Bu da zikri geçen tanımların “efrâdını câmî, ağyârını mâni” olmadığı anlamına gelir.
İstihsâna yönelik menfi tutum, bir kısım Şâfiî çevrelerde devam etmiş, istihsânın meşrûiyetine yönelik eleştiriler fıkıh usûlü eserlerinde varlığını sürdürmüştür. İstihsân, Şâfiî çevrelerce “delilsiz hüküm verme” olarak tanımlandığından, şer‘î bir delil olan kıyasın şer‘î olmayan -Gazzâlî’nin deyimi ile mevhum- bir delil olan istihsân sebebiyle terkedilmesini kabul etmemişlerdir. Zâhirîlerden İbn Hazm (ö.456/1064) ise istihsânın keyfiliğe kapı araladığını, istihsânı kullananların verdiği örnekler üzerinden iddia eder. Ona göre, Hanefîlerin istihsân olarak kabul ettiği bir durumu, Mâlikîler istikbah olarak kabul edebilmektedir. Bu da apaçık bir çelişkiyi doğurmaktadır. İbn Hazm’ın bu değerlendirmesinin haklılık tarafı yok değildir. Zira İmam Muhammed’in el-Hücce alâ ehli’l-Medîne isimli eserinde, Mâlikîlerin istihsânının eleştirildiği görülürken, Mâlikîlerden el-Bâcî’nin (ö. 474/1081) eserlerinde Hanefîlerin istihsânının eleştirildiği görülmektedir.
İstihsân eleştirisi, Ebû İshâk eş-Şîrâzî (ö. 476/1083), İmâmü’l-Harameyn el-Cüveynî (ö. 478/1085) ve Gazzâlî (ö. 505/1111) gibi Şâfiîler tarafından da devam ettirilmiştir. Cüveynî, istihsânı istinbâta değil, nefsin şehvetine dayanan bir yöntem olarak görürken, Gazzâlî, istihsanı indî yorum olarak görür. İstihsâna karşı olumsuz tavrın temel sebebi, kanaatimizce, tanımlar üzerinden yürütülmüş, içerik çoğu zaman ihmal edilmiştir. Oysa İmam Muhammed’in eserlerine bakıldığında, istihsânın sanılanın aksine bir aslının bulunduğu, bu aslın bazen bir eser, bazen bir zaruret, bazen başka bir kıyas, bazen de örf olduğu görülür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 10 Şubat 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.