İslâm’da setr-i avret (tesettür/örtünme) kadın ve erkek için farz olan hükümlerden biridir. Dinî/fıkhî bir terim olarak setr-i avret, vücudun şer’an/dinen örtülmesi gereken yerlerini (avret) örtmek, demektir. İslam hukukçuları, setr-i avretin namazın sıhhat/geçerlilik şartı olup olmaması hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bu konuda biri (Hanefî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerin içinde bulunduğu) cumhura, diğeri ise Mâlikîlere ait olmak üzere iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Cumhura göre setr-i avret namazın sıhhat şartıdır. Dolayısıyla setr-i avret şartına riayet edilmeden kılınan namaz sahih değildir. Bu şekilde kılınan namazın vakit içinde veya vakit dışında mutlak olarak iadesi gerekir. Setr-i avretin namazın sıhhat şartı olup olmaması ile ilgili Mâlikî mezhebinde ise iki yaklaşım bulunmaktadır. Birinci yaklaşım (kısmen) cumhur ile aynıdır. İkinci yaklaşıma göre ise (namaz ve namaz dışı diye bir ayırım olmaksızın) setr-i avret İslâm’da genel bir farz olup ayrıca namazın sıhhat şartı değildir. Bu ikinci görüşü kabul eden Mâlikîlere göre namazda setr-i avret şartına riayet sünnettir. Diğer taraftan Mâlikî mezhebinde namazın sıhhatine etkisi açısından avret, avret-i muğalleza ve avret-i muhaffefe diye ikiye ayrılmaktadır. Setr-i avretin namazın sıhhat şartı olup olmaması ile ilgili ihtilaf avret-i muğalleza ile ilgilidir. Avret-i muhaffefenin namazın sıhhat şartı olmadığı hususunda ise ittifak vardır. Setr-i avretin namazın sıhhat şartı olup olmaması ile ilgili klasik fıkıh doktrinindeki ihtilafın bazı fıkhî semeresi/sonuçları bulunmaktadır. Nitekim cumhura göre ister avret-i muğalleza olsun ister avret-i muhaffefe olsun avreti açık olarak kılınan namaz sahih değildir ve mutlak iadesi gerekir. Maliki mezhebinde ise avreti muğalleza ve muhaffefe olmasına göre farklı görüşler bulunmaktadır. Vücutta açılan yerin avret-i muğalleza olması halinde; Setr-i avreti namazın sıhhat şartı kabul edenlere göre namaz sahih değildir ve mutlak iadesi gerekir. Setr-i avreti namazın sıhhat şartı kabul etmeyenlere göre ise namaz sahih olmakla birlikte vakit içerisinde iadesi müstehaptır. Vakit çıktıktan sonra ise namazın iadesi gerekmez. Vücutta açılan yerin avret-i muhaffefe olması halinde ise tüm Mâlikîlere göre ittifakla namaz sahihtir. Vakit içerisinde iadesi müstehap olmakla birlikte vakit çıktıktan sonra iadesi gerekmez. Setr-i avretin namazın sıhhat şartı olup olmaması ile ilgili klasik fıkıh doktrinindeki ihtilafın özellikle avret-i muhaffefe açısından uygulamadaki örnekleri ile ilgili şu söylenebilir: Setr-i avreti namazın sıhhat şartı kabul etmeyen Mâlikîlere göre kadınların başı, dizden aşağısı ve kolları açık namaz kılması sahihtir. Yine onlara göre avret-i muhaffefeden sayıldığı için erkeklerin uylukları/kalçaları (fahz) açık namaz kılması sahihtir.
İslâm Hukuku Fıkıh Mâlikî Namaz Setr-i Avret Tesettür Örtünme
Satr al-awrah (Hijab /veiling) is one of the obligatory provisions for men and women in Islam. Satr al-awrah, as a religious/jurisprudential term, means covering the parts of the body (awrah) that should be covered by religion. Islamic jurisprudents have disagreed on whether satr al-awrah is a condition of validity for prayer. There are two basic approaches to this issue, one of which belongs to the public (jumhūr including the Hanafī, Shafiī and Hanbalī schools) and the other to the Mālikīs. According to the majority (jumhūr), satr al-awrah is a validity condition of the prayer. Therefore, a prayer performed without fulfilling the satr al-awrah condition is not valid. A prayer performed in this way must be re-performed absolutely within or outside of time. There are two approaches in the Mālikī school regarding whether the satr al-awrah is a condition for the validity of the prayer. The first approach is (partly) the same as the jumhūr. According to the second approach (without any distinction between prayer and outside the prayer), satr al-awrah is a general obligation in Islam and is not a valid condition for prayer.According to the Mālikīs who accept this second view, it is sunnah to comply with the satr al-awrah condition in prayer. On the other hand, in the Mālikī school, awrah is divided into two as ʿawrah mughallaẓa and ʿawrah mukhaffafa in terms of its effect on the validity of prayer. The disagreement about whether the satr al-awrah is a condition of validity for the prayer is related to the ʿawrah mughallaẓa. On the other hand, there is an agreement that the ʿawrah mukhaffafa is not a condition for the validity of the prayer. The disagreement in the classical fiqh doctrine about whether the satr al-awrah is a condition for the validity of the prayer has some jurisprudential consequences. As a matter of fact, according to the majority, whether it is ʿawrah mughallaẓa or mukhaffafa, a prayer performed with an uncovered awrah is not valid and must be re-performed absolutely. In the Mālikī school, there are different opinions depending on whether it is ʿawrah mughallaẓa or mukhaffafa. If the place uncovered on the body is ʿawrah mughallaẓa; According to those who accept the satr al-awrah as a condition for the validity of the prayer, the prayer is not valid and must be re-performed absolutely. After the time has passed, the prayer does not have to be repeated. If the place uncovered on the body is ʿawrah mukhaffafa, according to all Mālikīs, unanimously the prayer is valid. Although it is recommended to reperformed it in time, it is not required to be returned after the time has passed. The following can be said about the practical examples of the disagreement in the classical fiqh doctrine regarding whether the satr al-awrah is a condition for the validity of the prayer, especially in terms of ʿawrah mukhaffafa: According to Mālikīs, who do not accept the validity of the satr al-awrah for prayer, it is valid for women to pray with their heads down, below the knees and with their arms uncovered. Again, according to them, it is valid for men to perform prayers with their thighs/hips (fakhz) uncovered, since it is considered one of the private parts.
Islamic Law Fiqh Mālikī Sect Prayer Satr al-awrah Hijāb Woman
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 25 Şubat 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.