The subject of this article is the relationship between judiciary and politics in Islamic thought, based on the example of Abū Ḥanīfa (d. 150/767). In parallel with the development of charis-ma in religious and political culture until the time of Abū Ḥanīfa, some forms of Islamic thought had already emerged in the context of judicial-political relations. The aim here is to try to understand the judicial-political relations through Abū Ḥanīfa in the second century of Islam and indirectly to shed light on the aspects of the issue reflected on the present. The research problematized how Abū Ḥanīfa reads between the doctrine and the religious, political, social and cultural conditions of his time. In the study it was assumed that the general understanding that Abū Ḥanīfa revealed in the context of the relationship between judiciary and politics was shaped in a dialectical relationship around his own religious socialization within the indicated religious and historical conditions. The data obtained by the indirect observation method were subjected to a phenomenological analysis in the context of a single case study. The article may contribute to the discussions on the Abū Ḥanīfa model among different patterns on the rela-tionship between judiciary and politics in Islamic thought. In the study it has been observed that Abū Ḥanīfa approached the problem with a moral motive and offered a solution in this context, in an environment where a civil and peaceful opposition is not sufficient at the point of protecting fundamental rights and freedoms. Abū Ḥanīfa had a high level of political and legal participation in the period he lived in with both his authority and charisma, and the pow-er he gained from his economic status and cultural background. As a free member of the legis-lative power, Abū Ḥanīfa always faced the rulers in the context of fundamental rights and was killed while in this struggle. Although he was born in a Muslim family, he was regarded as the other by the rulers due to their political attitude and he had to live with this status throughout his life. In the beginning, Abū Ḥanīfa's feeling of mawālī, which he experienced while socializ-ing within his own family, turned into a search for social rights against the rulers, especially after the death of his teacher. In fact, this struggle, which was carried out in a religious, legal and social manner against the problematic political attitudes of the rulers with the law, with-out seeking a right in his own right, has progressed in a wide range that includes the Ahl al Bayt and all other social groups and categories. This approach of Abū Ḥanīfa regarding the relation-ship between the judiciary and politics has been shaped in a completely systematic framework both theoretically and practically. Within the scope of the body of knowledge on which Islamic law is based, he made a very comprehensive and dynamic conceptualization of religion and sharia. According to this, Abū Ḥanīfa attributes to religion the meaning of the basic law on which fundamental rights are based, and conceptualizes shariah as a variable sphere in which it is regulated according to this religious sphere, or in other words, the law. In this monotheism-oriented hierarchy, politics was seen as a worldly sphere with a definite responsibility towards the law. There is no doubt when Abū Ḥanīfa evaluates the first period of Islam as a state of law. On the other hand, according to his approach to the general judicial-politics relationship, he saw the period he lived in as a period in which law was instrumentalized by the rulers. The academy he founded is an important practice of his approach to the relationship between the judiciary and politics. His advice and letters to his students, who later became official and unofficial members of the legislature, show that as a judiciary his approach to politics is not a subjective one but rather an objective manifestation created by the need for order. By combin-ing his theoretical approach with a practical field of action, Abū Ḥanīfa has a very clear picture of his view of the judiciary-politics relationship.
Sociology of Religion Abū Ḥanīfa Islamic Thought Judiciary Politics.
Makalenin konusu Ebû Hanîfe örneğinden hareketle İslam düşüncesinde yargı-siyaset ilişkisi-dir. Ebû Hanîfe’nin yaşadığı döneme kadar karizmanın dini ve siyasi kültürde gelişimine paralel olarak yargı-siyaset ilişkileri bağlamında İslam düşüncesinde bazı formlar çoktan ortaya çık-mıştı. Burada amaç İslam’ın henüz ikinci asrında yargı-siyaset ilişkilerini Ebû Hanîfe üzerinden anlamaya çalışmak ve dolaylı olarak da meselenin bugüne yansıyan yönlerine ışık tutmaktır. Bu yüzden farklı sosyolojik düzlemlerde inşa edilmiş Şiî, Haricî, Sünnî öteki formlar çalışma dışında tutulmuştur. Araştırma Ebû Hanîfe’nin; doktrini oluşturan Kur’an, sünnet ve sahabe uygulamaları ile kendi dönemindeki dini, siyasi, sosyal ve kültürel şartlar arasında nasıl bir okuma yaptığını sorunsallaştırmıştır. Çalışmada Ebû Hanîfe’nin yargı-siyaset ilişkisi bağlamın-da ortaya çıkardığı genel anlama biçiminin, işaret edilen dini ve tarihi şartlarla kendi dini top-lumsallaşma çevresindeki diyalektik bir ilişkide şekillendiği varsayılmıştır. Dolaylı gözlem yöntemi ile elde edilen veriler bir tekil olay incelemesi bağlamında fenomenolojik bir çözüm-lemeye tabi tutulmuştur. Konu bugüne kadar ilahiyat bağlamında olduğu gibi din bilimi alanın-da da dikkat çekici görülmemiştir. Makale İslam düşüncesinde yargı-siyaset ilişkisinin farklı desenleri arasında Ebû Hanîfe modelini tartışması bağlamında bir değere sahip görülebilir. Çalışmada; temel hak ve özgürlüklerin korunması noktasında sivil ve barışçıl bir muhalefetin yeterli olmadığı, iktidarın kişisel hakları tanımaktan daha çok kişisel ödevler ve mutlak itaat talebi ile siyaset yaptığı bir ortamda Ebû Hanîfe’nin soruna ahlaki bir saikle yaklaştığı ve bu bağlamda bir çözüm önerisi getirdiği görülmüştür. Ebû Hanîfe gerek otorite ve karizması ge-rekse ekonomik statüsü ve kültürel birikiminden aldığı güç ile yaşadığı dönemde üst düzey siyasal ve hukuki bir katılım gerçekleştirmiştir. Yasama erkinin özgür bir üyesi olarak Ebû Hanîfe temel haklar bağlamında hayatı boyunca hep iktidarlarla karşı karşıya gelmiş ve bu mücadele içinde iken de öldürülmüştür. Müslüman bir ailede doğmasına rağmen dönemin politik tavrı nedeniyle daha doğumuyla birlikte iktidar tarafından öteki olarak görülmüş ve ömrü boyunca bu statü ile yaşamak zorunda kalmıştır. Başlangıçta kendi ailesi içinde toplum-sallaşırken deneyimlediği mevalilik duygusu, Ebû Hanîfe’de özellikle hocasının ölümünden sonra iktidarlara karşı toplumsal bir hak arayışına dönüşmüştür. Esasen kendi özelinde bir hak arayışı olmaksızın iktidarların yasa ile sorunlu politik tavırları karşısında dini, hukuki ve top-lumsal bir tavır içinde yürüttüğü bu mücadelesi Ehl-i Beyt’i ve diğer bütün toplumsal grup ve kategorileri içine alan bir genişlikte ilerlemiştir. Ebû Hanife’nin yargı- siyaset ilişkisine dair bu yaklaşımı teorik ve pratik olarak tamamen sistematik bir çerçevede şekillenmiştir. İslam hu-kukunun dayandığı bilgi gövdeleri kapsamında o, çok kapsayıcı ve dinamik bir tarzda din ve şeriat kavramsallaştırması yapmıştır. Buna göre Ebû Hanîfe dine temel hakların dayandığı temel yasa anlamı yüklerken şeriata ise kendisinin bu dini alana veya başka bir ifadeyle yasaya göre düzenlendiği neshe açık, değişken bir alan anlamı vermiştir. Bu tevhit eksenli hiyerarşi içinde siyaset, yasaya karşı kesin sorumluluğu olan dünyevi bir alan görülmüştür. Ebû Hanîfe’nin İslam’ın ilk dönemini bir hukuk devleti nosyonu içinde değerlendirdiğinde kuşku yoktur. Buna mukabil, genel yargı-siyaset ilişkisine yaklaşımından anlaşıldığına göre yaşadığı dönemi, iktidarlar tarafından hukukun araçsallaştırıldığı bir dönem olarak görmüştür. Kurmuş olduğu akademi onun yargı-siyaset ilişkisine bakışının önemli bir pratiğidir. Bu akademiden yetişen ve daha sonra resmi ve gayri resmi olarak yasamanın bir üyesi olan öğrencilerine tav-siyeleri ve mektupları, onun bir yargı elemanı olarak siyaset kurumuna yaklaşımının sübjektif değil; bir düzen ihtiyacının ortaya çıkardığı objektif bir tavır olduğunu göstermiştir. Ebû Hanîfe teorik yaklaşımını pratik bir eylem alanı ile birleştirmek suretiyle yargı-siyaset ilişkisine bakışı konusunda oldukça net bir fotoğrafa sahiptir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 8 Şubat 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 25 Sayı: 1 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.