İnsanın yaratılması, dünyaya gönderilmesi ve iradesiyle birlikte sorumlu kılınması âlemde mevcut iyilik ve kötülüğü anlama ve anlamlandırma çabasını da kapsamaktadır. Bu açıdan âlemde iyilik ve kötülük meselesi ile ilintili olarak insanın ne olduğu ya da insanın iyilik ve kötülük vasıflarını barındırmasının ne anlama geldiği ilâhî dinlerin de sorduğu ortak sorulardandır. Dînî disiplinler içerisinde insanın ne olduğu, iyi ve kötü eylemleri bir mesele olarak Hâlık-mahlûk ilişkisi açısından tasavvufun da konusu olmuştur ve Mevlânâ da (öl. 672/1273) eserlerinde insanın iyi ve kötü vasıflarını, bir yandan insanın seçkinliği bir yandan özgürlüğü ve sorumluluğu bağlamında irdeleyen bir mutasavvıf olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu düşünme biçimi aynı zamanda onun Tanrı, âlem, aşk, âşık, mâşuk, hayat, ölüm insanın iradesi gibi konularını da kapsayan bir yaklaşımdır. Dolayısıyla insandan bahsetmek bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak birbiriyle ilintili farklı meseleleri de konu edinmeyi zorunlu kılmaktadır. Bununla birlikte insanın irade edebilmesi onun bir takım yerilen ve övülen vasıfları da kendinde barındıran bir varlık olduğu anlamına gelmektedir. Çünkü temyiz edebilmek iyilik ile kötülüğün birlikte var olması anlamına gelmekte olup kötülüğün de iyilikle birlikte konu edilmesini gerektirir. Bu durumda insanın seçkinliği ile onun kötülüğe olan meyli ya da kötülüğü tercih etmesi nasıl açıklanabilir? Âlemde sadece iyiliğin değil kötülüğün de mevcut olması yanında insana irade ve ihtiyar verilmesi bir lütuf olarak tasavvur edilebilir mi? Mevlânâ’nın düşüncesinde iyilik ve kötülük ya da âlemde iyilik ve kötülüğün mevcudiyeti ne anlama gelmektedir? Bu makalede insanın yaratılışı, irâdî eylemleri ve âlemde iyilik-kötülük meselesi rahmet kavramı etrafında teklif, irade ve sorumluluk açısından irdelenmekte; söz konusu meseleler Mevlânâ’nın Mesnevî’si başta olmak üzere Fîhi Mâ Fîh isimli eserleri bağlamında analiz edilmektedir. Sonuç itibariyle Mevlânâ insanın ve âlemin yaratılmasını rahmet ve lütuf olarak görürken insana irade verilmesini de onun seçkin kılınması olarak yorumlamaktadır. Bu seçkinlik ilk olarak Hakk’ı bilmeye ve insanın Hakk’a karşı sorumlu kılınmasına mâtuftur. Nitekim iyilik ve kötülük ya da hastalık ve şifa gibi zıtları barındıran bu kesret âlemi zıddı olmayan bir varlık olarak Yaratıcı’ya işaret etmektedir. Böylelikle Mevlânâ bir yandan âlemdeki delil ve işaretleri Hakk’ın kudret ve rahmetine tevdi ederken bir yandan da âlemde mevcut iyilik ve kötülüğü insanın iradesiyle bağlantılı olarak anlamlandırmaya çalışır.
Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulmuş ve yararlanılan bütün kaynaklar kaynakçada belirtilmiştir.
The concept of good and evil in the world, as viewed through the lens of human existence, holds significant weight in religious and philosophical discourse, particularly in the teachings of Sufism and the perspective of Mawlānā. Mawlānā, a prominent Sufi figure, delves deeply into understanding human nature, emphasizing the profound connection between humans and the Creator. Mawlānā 's contemplation on human nature extends to various aspects, including the relationship with God, the universe, love, life, death, and human agency. Within his perspective, the creation of man is regarded as a manifestation of divine mercy, love, and blessings, reflecting God's intent for humanity to comprehend and acknowledge Him. Central to Mawlānā 's interpretation is the acknowledgment of the unique qualities inherent in humans, particularly the gift of will. The verse "We created it most beautifully" underscores the exceptional nature of humans compared to other beings, granting them the capacity for choice and discernment. Mawlānā underscores the significance of human will, distinguishing them from other creatures and enabling them to make choices and decisions. However, the inherent ability of humans to exercise their will also implies the coexistence of good and evil within them. Mawlānā recognizes that human nature encompasses both revered qualities and darker inclinations. The capacity for choice inherently involves the potential for virtuous and malevolent actions. The coexistence of good and evil in the world prompts contemplation on the nature of free will and its implications. Mawlānā 's teachings provoke reflection on whether the bestowal of free will to humans, despite the presence of good and evil in the world, can be perceived as a divine blessing.Moreover, Mawlānā 's perspective invites exploration into the significance of the existence of good and evil within the universe from a spiritual standpoint. In analyzing Mawlānā 's thoughts on the issue of good and evil in the world, it is evident that his teachings highlight the intricate interplay between human will, moral choices, and the divine plan. Mawlānā 's emphasis on the responsibility of knowing God underscores the distinguished position of humans in the spectrum of creation. This unique status encompasses their role in comprehending and aligning with the divine will amid the inherent presence of opposing forces in the world, such as good and evil. Ultimately, Mawlānā 's profound insights illuminate the significance of Sufism in unraveling the complexities of human existence and the moral dimensions inherent in the human experience. His teachings resonate with the enduring quest to comprehend the world's dynamic interplay of good and evil and the intrinsic spiritual significance of human life.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tasavvuf |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 14 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 5 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 9 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 28 Sayı: 1 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.