Din sosyolojisi
literatüründe son derece güncel ve tartışmalı bir mesele olan din ile
sekülerleşme ilişkisi bağlamında yapılan tartışmalarda sekülerleşme karşısında
dinlerin hepsinin aynı kategoride ele alınmadığı, hatta alınmaması gerektiği
ifade edilmektedir. Bu kapsamda özellikle İslam dininin konumunun bir istisna
olduğu şeklinde yaygın bir kabulün varlığı dikkat çekmektedir. Ancak bu
anlayışın daha ziyade Batılı araştırmacılar ve oryantalistler ile İslamcı
entelektüeller arasında yaygın olduğu bilinmektedir. Sekülerist entelektüeller
arasında İslâm, seküler dünya görüşünün ve onun çoğulcu değerlerinin bir
antitezi olarak resmedilmektedir. İslamcı entelektüeller arasında ise İslam ile
sekülerlik arasında bir uyuşma ve uzlaşma olmadığı gibi, sekülerliği dinsizlik,
ateizm ile özdeşleştirme eğilimine de rastlanmaktadır. Bu araştırmada, mesele,
söz konusu bakış açılarından farklı olarak İslam dininin kutsallık anlayışı,
başta Kuran-ı Kerim ve Sünnet olmak üzere İslam’ın temel kaynakları
çerçevesinde ele alınacaktır. Bu araştırmanın temel hareket noktası şudur:
Sekülerleşme modern zamanlara özgü olmayan, insanlık tarihi boyunca izi
sürülebilir bir süreçtir; hatta denebilir ki, din kadar kadim bir meseledir.
Bir diğer ifadeyle, “sekülerlik dinin veya kutsalın dünya ile temas etmesiyle
başlar”, yani “dinin olduğu yerde sekülerlik vardır”. Bu araştırmada, temel
kaynakları ve kutsallık anlayışı bağlamında meseleye yaklaşıldığında, İslam
dininin bu tezin istisnası olup olmadığı, yani İslam dininin temel
kaynaklarında sekülerliğe geçit veren ifadelere rastlamanın imkânı
tartışılmıştır.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 21 Eylül 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 17 Sayı: 2 |
Correspondence Address
Cukurova University, Faculty of Theology, Balcali Campus, 01330, Saricam/Adana.