Günümüze kadar gelebilme başarısı gösteren mezhepler
içerisinde ve Müslüman coğrafyada en fazla müntesibi bulunan ve Doğudan Batıya
en çok tanınan mezhep Hanefî mezhebidir. Hanefî mezhebinin bu kadar taraftar
bulmasında İmam-ı A’zam’ın görüş ve düşünceleriyle mezhep anlayışının
teşekkülündeki kurucu kişiliği, hocalarından aldığı fıkhî yorumları günün
şartlarına göre doğru biçimde yorumlaması ve kıyasla birlikte istihsan metodunu
icat etmesinin rolü büyüktür. Buna, Hanefiliğin resmi mezhep olarak kabul
edilmesi, Ebu Hanife’nin öğrencilerinin mezhep fıkhını tedvin etmeleri,
nesilden nesile mezhep görüşlerini aktaracak bir öğrenci silsilesinin bulunması
ve kanun koyma ihtiyacı gibi sebepler de ilave edilebilir.
Hz. Peygamber’in yeni Müslüman olan topluluklara gönderdiği
muallim ve kadı uygulaması daha sonraki halifeler döneminde de aynen devam
ettirilmeye çalışılmıştır. Müslümanların Doğu topraklarında başlayan ilk fetihleri
ile bu topraklara İslam ahlakı ve adabını öğreten fakih şahıslar aracılığı ile Müslümanların
ibadetleri ve günlük hayatlarını kuşatan fıkıh ya da hukuk da götürülmüştür. Bu
uygulama İslam’ın Batı’ya geçişteki ilk noktası olan Mısır ve daha sonra
yayılacağı Kuzey Afrika’da da aynen korunmuştur. Hz. Osman döneminden
başlayarak Mısır’a gönderilen ve daha sonra adil halife Ömer b. Abdülaziz
döneminde de devam ettirilen muallim ve fakih şahsiyetler gönderme
uygulamaları, bu coğrafyanın öncelikle Müslümanlaşmasına, ardından da bu
şahısların etrafında oluşan şahsa dayalı müstakil mezheplerin oluşmasına vesile
olmuştur.
Kûfe, Medine, Şam gibi merkezlerde hicri II. yüzyıldan
itibaren başlayan mezheplerin oluşum süreci, Batıdaki coğrafyayı da
etkilemiştir. Doğu’daki medreselerde eğitim alan birçok fakih, aldıkları bu
eğitimi Batı’da yeni fethedilen topraklara nakletmişler, böylece mezhepleşme
olgusu Doğu ile Batı’da aynı anda başlamıştır denilebilir. Bu dönemde, aralarında
Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’nin ve öğrencilerinin de bulunduğu birçok
müctehid imamın görüşleri bu coğrafyaya öğrenciler aracılığı girmeye
başlamıştır.
Özellikle
750 yılında Emevilerden sonra iktidara gelen Abbasilerden itibaren Hanefiliğin resmi
mezhep olarak devlet yönetiminde aktif rol yüklenmesiyle birlikte, öncelikle Doğuda
Mâverâünnehir topraklarına uzanan Hanefi mezhebi, hemen hemen aynı zaman
diliminde öncelikle Kuzeybatı Afrika’ya, oradan da Sicilya ve Endülüs
topraklarına kadar yayılmıştır. Bu makalede, Hanefi mezhebinin Batı
topraklarına geçişi, kâdîların bu mezhebin yayılmasındaki katkıları, bu kadılar
arasında öncelikle Sicilya fatihi Esed b. Furat’ın etkisi ve daha sonraki
kadıların yaptıkları katkılar, adada Hanefiliğin taraftar bulmasındaki sebepler
ve etkisini kaybettiği yılları içeren kısa bir silsile takip edilecek ve
mezhebin Sicilya’daki seyrinin tarihçesi ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 27 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 19 Sayı: 1 |
Correspondence Address
Cukurova University, Faculty of Theology, Balcali Campus, 01330, Saricam/Adana.