Bu makale "XVIII. Yüzyıl Adana Şer'iyye Sicilleri Özelinde Aile Hukuku" isimli doktora tezinden üretilmiştir.
İslâm dini
insanların kendisinde huzur bulacakları bir aile kurmalarına ve bunu mümkün
mertebe devam ettirmelerine önem vermiştir. Bununla birlikte tarafların
istediklerinde evlilik birlikteliğine son vermeleri de imkân dâhilindedir.
Evlilik akdine son verme şekillerinden birisi de muhâle‘adır. Muhâle‘a
tarafların anlaşarak boşanmalarına verilen isim olup Hz. Peygamber (s.a)
döneminden itibaren Müslüman toplumlarda uygulanagelen bir boşanma şekli
olmuştur. Hatta muhâle‘a o derece yaygın bir şekilde uygulanmıştır ki konuyla
ilgili yapılan bazı çalışmalarda, görülen en sık boşanma şeklinin muhâle‘a
olduğu söylenmiştir. Yine bazı araştırmacılara göre muhâle‘a davaları standart
boşanma şeklinin bu olduğunu düşündürecek kadar yaygındır.
Adana mahkeme
kayıtlarında muhâle‘a akdini ifade etmek için hul‘ ve muhâle‘a lafızlarının
kullanıldığı görülmektedir. Bu lafızlar kullanılırken tarafların muhâle‘a-i
sahîha-i şer‘iyye ile hul‘ oldukları özellikle belirtilerek gerçekleşen akdin
sahih ve hukuka uygun olduğu ifade edilmektedir. Nitekim mahkemeye müracaat
eden kişilerin davalarının mahkeme tarafından dinlenerek muhatap alınmış olması
aralarındaki nikâhın sahih olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca kayıtlarda zevc-i
dâhili, zevc-i nâkihi ya da zevc-i muhâli‘i şeklinde kullanılan zevc (koca)
kelimesinin fasid bir evliliği îmâ edecek herhangi bir sıfattan ârî olarak
kullanılması da bu birlikteliğin sahih olduğunu göstermektedir.
Şer‘iyye
sicillerinde talâktan daha çok muhâle‘a kayıtlarının mevcut olması kadının
istemediği evlilikleri bu yolla sonlandırabildiğini göstermektedir. Ancak
kocanın mehir, nafaka vb. sorumluluklardan kaçma düşüncesiyle karısını
muhâle‘aya zorlama ihtimali de mevcuttur. Bununla beraber sosyal çevrenin kadın
tarafından gelen bir boşanma talebinin kabulü için kocaya manevî baskı yaptığını
ve neticede kocanın muhâle‘aya razı olduğunu söylemek daha doğru olur.
Muhâle‘a kayıtlarının
geçerli olması için hâkimin hükmüne ihtiyaç yoktur. Bununla birlikte muhâle‘a
akitleri bazı saiklerle mahkeme defterlerine tescil ettirilmiştir. Hatta muhâle‘a
akitlerinin talâk hükümlerine nispetle daha titiz bir biçimde kaydedildiği
söylenebilir. Nitekim şer‘iyye sicillerinde yer alan muhâle‘a kayıtlarının
talâk kayıtlarından çok daha fazla olması bunun bir göstergesi olarak kabul
edilebilir.
Muhâle‘a
akitlerinin mahkemede tesbit ve kaydedilmesinin belki de en başat sebebi
kocanın muhâle‘a yapıldığını tescil ettirerek ileride doğacak maddi
ihtilafların önüne geçmek istemesidir. Böylece koca eski karısının daha sonra
mehir, iddet nafakası ve varsa birikmiş evlilik nafakası borcunu talep etmesine
engel olmaktadır. Çünkü mahkeme kaydının olmaması ya da ispat edilememesi
durumunda kadınların muhâle‘a yaptıkları halde kocalarından mehir ve nafaka
istemelerine mani bir durum bulunmamaktadır.
Islam has given importance to the establishment of a
family where people can find peace in themselves and to continue this as much
as possible. However, it is also possible for the parties to terminate the
marriage together if they wish. One of the ways to end the marriage contract is
divorce by agreement. Negotiated divorce has been a form of divorce in Muslim
societies since the time of the Prophet. Even divorce was so widespread that
some of the studies on this issue were the most common form of divorce. According to some researchers, contract divorce
cases are common enough to suggest that this is the standard form of divorce.
In the Adana court records, it is seen that muhala‘a
and hul‘ words are used to express the contracted divorce. When using these
concepts, specifically determined that the couples dıvıded wıth “muhâla‘a-i
sahîha-i şer‘iyye” and expressed that the agreement is valid and legal. As a
matter of fact that the cases of the people who applied to the court were heard
by the court and addressed to them indicates that the marriage between them is
valid. Furthermore, the fact that the word zevc (koca), which is used as
“Zevc-i dâhili”, “Zevc-i nâkihi” or “Zevc-i muhâli‘i” in records, does not
include any adjustment implying an incorrect marriage, indicates that this
marriage is valid.
The fact that there are more mukhâla‘ah records than
talâq in the qadi registers, shows that the woman can end up unwanted marriages
in this way. However, there is also the possibility that the husband may force
his wife to mukhâla‘ah with the idea of evading responsibility like nafaka,
mehir, etc. However, it is more accurate to say that the social environment
puts moral pressure on the acceptance of a mukhâla‘ah request from the woman
and that the husband is willing to divorce.
There is no need for the judgment of the judge to be
valid for mukhâla‘ah acts. However, divorce acts were registered in court books
with some motives. In
fact, it can be said that mukhâla‘ah contracts are recorded more meticulously
than the provisions of talâq. As a matter of fact that the muhâle‘a records are
more than the records of talaq in the qadi registry (Sharia registers) can be
accepted as an indicator of this.
Perhaps the most important reason for the
determination and recording of mukhâla‘ah contracts in the court is that the
husband wishes to avoid future financial disputes by registering that the mukhâla‘ah
was made. Thus,
the husband prevents his ex-wife from demanding the debt of child support and
accumulated marriage support. Because,
if there is no court record or cannot be proved, there is no obstacle for women
to ask for their mehir and nafaka from their husbands even though they are
divorced.
In the period examined in the study, the most common
of divorce forms reflected in the kadi registers of Adana is contractual. So much so that the records of the mukhâla‘ah in the
books we examined constitute almost twice the records of the husband's divorce
(talâq) with a unilateral declaration of will. Under this title, the establishment and results of mukhâla‘ah
contract, which is so widespread throughout the history of Ottoman law, will be
discussed.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 19 Sayı: 2 |
Correspondence Address
Cukurova University, Faculty of Theology, Balcali Campus, 01330, Saricam/Adana.