Çalışmamızın amacı nefsü’l-emr’in ne olduğunu ortaya koyduktan sonra Taşköprülüzâde’nin nefsü’l-emr görüşünü açığa çıkarmaktır. İslam düşünce geleneğinde nefsü’l-emr, ‘bir şeyin kendisi’ anlamında kullanılmıştır. “Emr” sözcüğü şey anlamına gelirken “nefs” ise bu şeyin zâtı, özü manasındadır. Bu anlamda nefsü’l-emr için bir şeyin kendinde varlığı demek mümkündür. Bir şeyin kendinde varlığı, gerçekleşmesinin ve sübûtunun kendinde olması ve herhangi bir varsayanın varsaymasına dayanmaması durumudur. Düşünürler, var olanların dayanağının ne olduğu meselesini ontolojik ve epistemolojik bağlamda incelemişlerdir. Var olanların kaynağı, yeri veya doğruluk kriteri bağlamında birçok fikirler ortaya konulmuş ve tartışmıştır. Platon idealara, Aristoteles, sûretlere bir yer ve dayanak bulmaya çalışmıştır. Platon, var olanların ötesindeki aşkın bir alana işaret ederken Aristoteles, var olanların kendisine işaret etmiştir. Mesele düşünce tarihinde tümeller, mahiyet problemi, nefsü’l-emr, zihnî varlık, hâricî varlık ve doğruluk ölçütü etrafında tartışılmıştır. Problemin temelinde insanın dış dünyada var olan gerçekliği açıklama çabası vardır. İnsan, var olan gerçekliği olduğu gibi göremediği için temsillere, kavramlara ve modellere ihtiyaç duyar. İnsanın zihni ile gerçeklik arasındaki ilişki incelenirken üç unsur dikkate alınmalıdır. Bunlar, dış dünya, zihin ve doğruluk alanıdır. Doğruluk alanına nefsü’l-emrde denilebilir. Nefsü’l-emr’in ontolojik yönü varlığın dayandığı kaynak ve mahal anlamında ele alınmasıdır. Epistemolojik yönü ise soyutlama ve kurgulama yoluyla dış dünyada olan veya olmayan belli anlamlara ulaşabilmesidir.
Taşköprülüzâde, epistemolojik anlamda klasik metafizik düşünce sistemi içinde kalarak yeni şeyler söylemiştir. Müellif, bilginin oluşumu bağlamında insan zihnindeki sûretlerin faal akılda meydana gelmesiyle insanın zihninde belirdiğini ve insanın bilgi sahibi olduğunu ileri sürmüştür. Bilginin meydana gelmesi açısından değerlendirildiğinde ilk önce zihin, aklî sûretleri faal akıldan alır ve bu bilgiler insan zihninde var olur. Taşköprülüzâde’ye göre, mâhiyetlerin zihinde ortaya çıkan bir var oluşunun olduğu söylenemez. Bu mana da Taşköprülüzâde’ye göre bilginin kaynağı hâricî varlık değildir, bilgi mâhiyetten hareketle oluşur. Burada bilginin meydana gelmesinde faal akıldan yola çıkmak ile dış dünyadaki var olanlardan yola çıkma arasında ontolojik ve epistemolojik farklar söz konusudur. Bilginin oluşumunu aşkın bir noktaya dayanması bilginin dayanacağı metafizik alanın belirlenmesi bağlamında değerlendirilmelidir. Bu yönüyle Taşköprülüzâde’de bilgi, oluşumu açısından Tanrısal bir alandan insan zihnine aktarılmaktadır. Zihindeki bilgiler, mâhiyetlerini insanın zihninden ve dış dünyadaki varlıklardan almazlar. Biz çalışmamızda İslam düşünce tarihinde incelenmiş ve tartışılmış olan nefsü’l-emr meselesinin gelişim aşamaları çerçevesinde Taşköprülüzâde’nin nefsü’l-emr görüşünü belirginleştirmeye çalışacağız.
nefsü'l-emr zihni varlık faal akıl harici varlık Taşköprülüzâde
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 26 Ekim 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 21 Sayı: 2 |
Correspondence Address
Cukurova University, Faculty of Theology, Balcali Campus, 01330, Saricam/Adana.