Kültür, sanat ve edebiyatımızda anasırı erbaa olarak bilinen; toprak, su, hava ve ateşle ilgili çeşitli inançlar, değerler ve gelenekler vardır. Coğrafyanın birer parçası olan bu unsurlar, bütün canlılar gibi insanları derinden etkilemektedir. Dağlar, ovalar, nehirler, çaylar, dereler; yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, iklim şartları, coğrafyanın önemli varlıklarıdır. Bunlardan biri olan suya yaşamın/canlılığın kaynağı olarak bakılır ve inanılır. Çünkü suların ancak dörtte biri, insanlar ve canlılar tarafından kullanılabilir. Dünya, canlıların çoğu ve insanların tamamı için suyu az veya kıttır, dolayısıyla su; hayattır, nimettir, azizdir.
Yeryüzündeki sular; okyanuslar, denizler, göller, nehirler, akarsular, çaylar ve derelerde bulunur. Ülkemizde doğup sınırlarımızı aşan yaklaşık 2000 km uzunluğundaki Dicle, Elazığ’ın güneydoğusundaki Hazar (Gölcük) gölünden ve güneyindeki Hazar Baba dağından çıkan İran ile Irak’taki bazı suların katılmasıyla güçlenerek Fırat nehri ile birleşip Şattularap adıyla/olarak Basra körfezinde denize dökülmektedir.
Dicle nehri ile ilgili dilden kültüre, inançtan ahlaka, ekonomiden siyasete, gelenekten eğitime, sanattan estetiğe kadar etki(lenim)ler görülmektedir. Bu yüzden çalışmamızı, “Şiir(imiz) ve Dicle” adıyla/diye sınırlandırdık. Çalışmamızda Giriş, Dicle-Fırat, Dicle-Şiir, Dicle-Kutsiyet, Dicle-Siyaset, Dicle-Cinsiyet ve Dicle-Aşk İlişkisi başlıkları altında inceleme ve değerlendirmelerde bulunduk.
-
-
-
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Proje Numarası | - |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 10 Temmuz 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 29 Sayı: 4 |