The interpreter could reach different judgments based on the evidence with a common subject, time, and direction while producing knowledge with fiqh methodology and contradiction. The interpreter adopts various methods are to solve this conflict. As one of these methods is predilection, it could preference one of the conflicting pieces of evidence. Because this evidence is superior to the other because of the discriminating feature -muraccih- is based on. In fiqh, most interpreters consider the muraccih a prerequisite for predilection. The concept is also employed in kalam and philosophy with similar meanings. Whether a rea-son/muraccih forced the perpetrator to conduct the activity is debated. This is reflected in the macim "interpretation without the muraccih is unacceptable" in those disciplines. The present study aimed to discuss the arguments on the maxim mentioned above generally and precisely the function that Sadr al-Sharia attributed to the concept of muraccih in the acts of both the perpetrator and the interpreter. Thus, in the introduction section, the issues associated with kalam- philosophy and fiqh disciplines are briefly explained. After the introduction section, firstly, the epistemological and ontological background of the concept. After this section, Sadrusharrîa's approach to the issue’s ontological field is investiga-ted due to its different perspective. Then it is explained how Sadrusharrîa used the concept in the production of fiqh knowledge. Since the theoretical part of the tools was prioritized, examples are provided when required to prevent the disruption of the flow.
Müçtehit usûl-i fıkıh ile bilgi üretirken konu, zaman ve yön birliği bulunan deliller ile farklı hükümlere varabilir ve ortaya çelişki çıkabilir. Müçtehit bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için farklı yollar izler. Bu yollardan biri olarak, çelişki ortaya çıkaran delillerden birini tercih edebilir. Çünkü bu delil kendisinde var olan ayırıcı bir özellik yani müreccih sebebiyle diğerine üstün gelir. Fıkıh ilminde müreccih, müçtehitlerin çoğu tarafından tercih işleminde bir şart olarak aranır. Kavram yakın bir anlam karşılığıyla kelam ve felsefede de kullanılır. Bu ilimlerde fâilin fiilini işlemeye yönelmesinde, onu bu fiile çeken bir sebebin/müreccihin bulunup bulunmadığı tartışılır. Söz konusu disiplinlerde de bu durum “tercih bilâ müreccih caiz değildir” argümanı ile ifade edilir. Bu çalışmanın amacı genel olarak bu argümanın arka planındaki tartışmaları aktarmak, özel olarak ise Sadrüşşerîa’nın fiilin meydana gelmesinde müreccih kavramına yüklediği fonksiyonu hem müçtehidin hem de fâilin fiili üzerinden takip etmektir. Bu bağlamda giriş kısmında kavramın gerek kelam ve felsefede gerek usûl-i fıkıh disiplinlerinde ilişkili olduğu meseleler kısaca anlatılmaktadır. Giriş kısmından sonra kavramın epistemolojik ve ontolojik arka planı verilmeye çalışılmıştır. Ardından farklı bakış açısı nedeniyle Sadrüşşerîa’nın ontolojik düzlemde meseleyi ele alışı incelenmektedir. Daha sonra Sadrüşşerîa’nın fıkhî bilginin üretilmesinde kavramı nasıl kullandığı aktarılmıştır. Konunun teorik kısmı ön planda tutulduğu için metnin akışını bozmamak amacıyla örnekler gerekli görüldüğü kadar verilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mart 2022 |
Kabul Tarihi | 17 Mart 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |