In this article, the relation between existence and quiddity, which is an important issue in Islamic metaphysical thought, will be discussed in a comparative method within the framework of al-Suhrawardī's (d. 587/1191) Hikmat al-Ishrāq and the commentaries written on it by al-Shahrazūrī and Qutbeddīn al-Shīrāzī. Suhrawardī's doctrine of wisdom, in which he adopted the method of discovery and intuition, gained continuity after him through the commentaries written on his works and the references to his views. In his works, the philosopher both criticized the Peripatetic philosophical tradition and established his own ontological and epistemological system by making use of it. In his ontological system presented in his work Hikmat al-Ishrāq, Suhrawardī prefers the term "nūr" instead of Avicenna's "mawjūd" and "Nūr al-anwār" instead of "Wājib al-wujūd". However, Suhrawardī states that concepts such as wujūd, quiddity, thing, and truth in Avicenna's philosophy are intellectual credentials. Shahrazūrī and al-Shīrāzī, the commentators of Hikmat al-Ishrāq, also state that concepts such as existence, quiddity, and truth are intellectual reputations, even though they use Avicennan terminology. Similarly, the concepts of unity (wahdat), possibility, and necessity are intellectual predicates. This is because, according to these thinkers belonging to the Illuminationist tradition, when these concepts are taken as absolute, their attribution to different individuals is realized in equal ways. Moreover, unlike Avicenna, the philosophers of Illuminationism agree that existence can only be realized in the mental plane. It is seen that both al-Suhrawardī and his commentators accept quiddity as essential and fundamental. This is because one can talk about the concept of existence (wujūd) in terms of quiddity. Avicenna's view that possibility is a necessity of quiddity, Suhrawardī criticizes possibility as an accident for quiddity. According to Suhrawardī, possibility is an accident with which quiddity is characterized. Possibility is not something that exists by its own essence, nor is it necessary existence. This is because the concept of necessary is contingent like existence and possibility. According to Suhrawardī, there is no distinction between existence and essence in God, who is the Light of Light. However, in beings other than Him, there is a distinction of existence and essence only in the mental plan.
Islamic Philosophy Illuminationist Philosophy Hikmat al-Ishrāq Suhrawardī Existence Quiddity
Bu makalede, İslam metafizik düşüncesinin önemli bir meselesi olan varlık mahiyet ilişkisi, Sühreverdî’nin (ö. 587/1191) Hikmetü’l-İşrâk adlı eseri ve onun üzerine Şehrezûrî (ö. 687/1288) ve Kutbüddîn eş-Şîrâzî (ö. 710/1311) tarafından yazılan şerhler çerçevesinde mukayeseli bir yöntemle tartışılacaktır. Sühreverdî’nin keşf ve sezgi yöntemini benimsediği hikmet öğretisi gerek onun eserlerine yazılan şerhler gerekse görüşlerine yapılan atıflarla süreklilik kazanmıştır. Filozof, eserlerinde hem Meşşâî felsefe geleneğini eleştirmiş hem de ondan istifade ederek kendi ontolojik ve epistemolojik sistemini kurmuştur. Sühreverdî, Hikmetü’l-İşrâk adlı eserinde ortaya koyduğu ontolojik sisteminde İbn Sînâ’nın “mevcûd” terimi yerine “nûr”u, “Vâcibü’l-Vücûd” yerine de “Nûru’l-Envâr”ı tercih etmiştir. Ancak Sühreverdî, İbn Sînâ felsefesinde geçen vücûd, mahiyet, şey, hakikat gibi kavramların aklî itibarlar olduğunu dile getirir. Hikmetü’l-İşrâk adlı eserin şârihleri Şehrezûrî ve Şîrâzî de her ne kadar İbn Sînâ terminolojisini kullansalar da varlık, mahiyet, hakikat gibi kavramların aklî itibarlar olduğunu söylerler. Benzer şekilde birlik (vahdet), imkân, zorunlu kavramları da aklî yüklemlerdir. Çünkü İşrâkî geleneğine mensup bu düşünürlere göre mezkûr kavramlar mutlak olarak alındığında farklı fertlere nispeti eşit şekillerde gerçekleşmektedir. Ayrıca İşrâk filozofları, İbn Sînâ’dan farklı olarak varlığın mahiyete ârız olmasının sadece zihnî planda gerçekleşebileceği hususunda hemfikirdirler. Hem Sühreverdî’nin hem de şârihlerinin mahiyeti asıl ve temel kabul ettiği görülmektedir. Zira varlık (vücûd) kavramı hakkında mahiyet kavramından hareketle konuşulabilir. Sühreverdî, varlık kavramının aklî itibar olmasını bir başka yönden, yani nispet, bağ ve zât gibi anlamlarından hareketle açıklar. İbn Sînâ’nın imkânın mahiyetin bir gereği olduğu görüşünü, Sühreverdî, imkânın mahiyet için bir araz olduğunu söyleyerek eleştirir. Sühreverdî’ye göre imkân mahiyetin kendisiyle nitelendiği bir arazdır. İmkân, kendi zâtıyla var olan bir şey olmayıp, zorunlu varlık da değildir. Çünkü zorunlu kavramı da varlık ve imkân gibi itibarîdir. Sühreverdî’ye göre Nûru’l-Envâr olan Tanrı’da varlık mahiyet ayrımı söz konusu değildir. Ancak O’nun dışındaki varlıklarda sadece zihnî planda varlık mahiyet ayrımı vardır.
İşrâkî Felsefe Hikmetü’l-İşrâk Sühreverdî Varlık (Vücûd) İslam Felsefesi Mahiyet
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Felsefesi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Mart 2024 |
Gönderilme Tarihi | 24 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 1 Mart 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 8 |
Danisname Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.