Bu makale, Jean Baudrillard’ın Simülasyon
Kuramı üzerinden, din eğitiminde sinemanın kullanılabilirliğini analiz etme
amacını taşımaktadır. Çalışma, üç bölümden oluşmaktadır: birinci bölümde
simülasyon kuramı açıklanmış; ikinci bölümde, simülasyonun bireyi ve toplumu
dönüştürmesi üzerinde durulmuş ve son bölümde de düşünür tarafından bir
simülasyon modeli olarak kabul edilen sinemanın eğitsel imkân ve sınırlılıkları değerlendirilmeye
çalışılmıştır. Bu amaçla, kendi tekil durumunun sınırlılığında din eğitiminin
hedeflerine ulaştırmak için uygun görülen bir araç, kültür eleştirisi olan
simülasyon teorisi merkeze alınarak tümel bir bakış açısında kritik edilmiştir.
Din eğitiminin kazanımları ile öğretim araçları arasındaki ilişki, kendi
dinamiği içinde bir gerçeklik haline gelebilmektedir. Söz konusu bu gerçeklik
ise, dinin anlamının önüne geçme tehlikesini içermektedir. Özellikle din
eğitiminin bilimsel statüsü, onun pratik bağlamını aşırı güçlendirerek
antropolojik bir olgu olmasıyla sınırlandırabilir ki bu, dinin eğitim
dolayımında dünyaya geri çekilmesi demektir. Simülasyon, gerçeğin yerine ikame
edilmiş ve kökenden bağımsız olan yansımasını ifade etmektedir. Simülasyon
evreni, göndergelerinden yoksun göstergelerin inşa ettiği sanal bir evrene
göndermede bulunmaktadır. Baudrillard’a göre sinema filmi de, bu evrende
yer alan bir simülasyon modeli/simülakr olarak çalışmaktadır. Sonuçta anlamın
aktarılamaması nedeniyle, din eğitiminin amaçladığı dini bilgiler ve ahlaki
ilkelerin, bir yüzey olan sinema ekranı üzerinden izleyiciye aktarılması mümkün
görünmemektedir. Filmlerin etkileyiciliği, bilinçdışının bağlarından ve
sınırlardan kurtularak özgürleşmesi sonucu bir kendinden geçmesi haline
benzemektedir.
This article aimed to analyze the possibility of
using cinema as a tool in religious education based on Jean Baudrillard’s
simulation theory. This work consists of three parts: in the first part the
simulation theory is explained; in the second part, the transformation of
individual and society by simulation is dwelt on and in the last part, the educational possibilities and limits of cinema which
accepted as a ‘simulation model’ by Baudrillard, is assessed. For this purpose,
a suitable tool is in the limitation of its singular status, for reaching the
goals of religious education was criticized by simulation theory which is
cultural critique. The relationship
between the learning outcomes of religious education and teaching tools can
become a reality within its own dynamics. This reality involves the danger of
preventing the meaning of religion. In particular, the scientific status of
religious education can be limited to anthropological phenomenon by
over-strengthening its practical context, which means that religion retreats to the culture
through education. Simulation states the reflection of real world free from the
origin which is replaced with the real one. The universe of simulation implies
a virtual universe which consists of signs without reference. According to the
Baudrillard, cinema, as being part of universe of simulation, works as a model
of simulation/simulacr. Since the sense can not be transferred, transferring
religious knowledges and moral principles through cinema screen as a model is
not possible. Impressiveness of movies is similar to ecstasy as a result of
getting rid of liberation of the unconscious from its ties and limits.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Eğitim Üzerine Çalışmalar |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 17 Sayı: 38 |