Çokkültürlülük ve çokkültürcülük tartışmaları özellikle yerelliklerin korunması ve farklılıkların devlet tarafından koruma altına alınmasına yönelik politikalarla gündeme gelmektedir. Kültür kavramının çok geniş bir anlam kümesine sahip olması üzerinde anlaşılmış bir kültür tanımının yapılmasına imkân vermemektedir. Bu bağlamda alt kültür grupları sahip oldukları farklılıklar üzerinden kendilerine çokkültürlü toplumlarda yaşam alanı yaratma çabaları çeşitlilik olarak görülmeye başlandıkları son dönemlerde çokkültürlülük tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. Alt kültür grupları için ana akım toplum içinde etnisite kavramı ayrı bir öneme sahiptir. Etnisite kavramı kullanılmaya başlandığı ilk andan itibaren her zaman farklılaşmaya işaret etmiştir. Günümüzde ise etnisite kavramı daha çok etnik farklılıkları vurgulamak için kullanılmaktadır. Kıtalararası göç ve mobilizasyon süreçleri sonucunda çokkültürlü toplumlarda bireyler bir köken arayışına giderek kendi kimliklerini, aidiyetlerini ve kültürlerini yeni anlamlar yüklemeye çalışmışlardır. Özellikle tireli kimliklerin (hibrit kimlikler) ortaya çıkışı bu sürecin sonucudur. Çalışma kapsamında aidiyet ve kimlik algıları incelenen Ahıska Türklerinin zorunlu olarak başlayan göç serüveni Özbekistan, Rusya, Ukrayna’dan sonra kendilerinin deyimiyle anavatan olan Türkiye’de son bulmuştur. Bu göç sürecinde yaşadıkları sosyal süreçler kimlik ve aidiyet algıları üzerinde her zaman belirleyici olmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Ekim 2017 |
Gönderilme Tarihi | 9 Ağustos 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 4 Sayı: 2 |