İslam’ın, VII. yüzyıldan
itibaren Arap Yarımadası’nın kuzeyine ve Kuzey Afrika’ya doğru yayılma
göstermesi ve bu süreç içerisinde karşılaştığı, köklü Hristiyan geleneğe sahip
milletler ile dinî, kültürel, ekonomik ve sosyal etkileşimi ve iletişimi
araştırmacılar tarafından ilgiyle çalışılan ve hâlâ üzerinde yeni tezler
üretilen bir konudur. Yakın döneme dek bu ilişkiler üzerine çalışan araştırmacılar
Müslümanların ilk ve en açık şekilde ilişkiler kurduğu Hristiyan toplulukları,
Grekçe konuşan Doğu Roma Hristiyanları ya da kendilerini Batı Roma’nın
mirasçısı olarak gören ve Latince konuşan Akdeniz çevresindeki Hristiyanlar
olarak düşünmekteydi. Bu düşüncenin temel sebebi modern araştırmacıların erken
dönem Müslüman-Hristiyan karşılaşmalarını Grekçe ya da Latince yazılmış olan ve
çoğunluğu reddiyelerden oluşan kaynaklarla sınırlandırarak incelemeleridir.
Böylece uzun bir süre erken dönem Müslüman-Hristiyan karşılaşmalarının niteliği
ve içeriği bu kaynaklardan aktarıldığı ölçüde şekillendirilmiş ve bu durum
günümüz İslam algısını da etkileyen önemli bir faktör haline gelmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Kitap Tanıtımı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 23 Sayı: 44 |