‘Çeviribilim’ olarak adlandırılan
araştırma alanında geride bırakılan son birkaç on yıla bakıldığında bilim ve kültürde yaşanan kimi olay ve gelişmelerin
Almanya ve Avrupa merkezli ‘çeviri’ araştırmalarına yön verdiği söylenebilir.
Bilişim konusundaki gelişmeler, eylem kuramının ve iletişimbilimin dönüşümü,
işlevselciliğin yeniden yorumlanması; edimbilimin evrimi, bilişsel felsefedeki
yeni gelişmeler, yeni bakış açılarını ortaya çıkarmıştır. Bu bakış açılarının
birer sonucu olarak ‘çeviribilim’ olarak adlandırılan çeviri odaklı
düşünmelerde yeni ağırlık noktaları ve buradan hareketle ‘kuram’ ya da
‘yaklaşım’ biçimindeifade edilen
çalışmalar oluşmuştur.
Kuramcıların belli olgulara bakış
açıları onların nesneye yaklaşım biçimlerini ve algılarını etkiler. Çeviri
olgusuna dönük savlar ortaya koyan kuramcılara bakıldığında ‘olgular bütünü’ ya
da ‘karmaşık olgu’ olarak değerlendirilebilecek bir olguya dair farklı yaklaşım
ve tutum alışlardan söz edilmektedir.
Bu noktada, karmaşık bir dünyayı temsil eden
çok boyutlu bir olgu olarak ‘çeviri’nin kendine özgü niteliği, 90’lı yıllardan
başlayarak günümüze kadar gelen süreçte, ‘çeviribilimin’ psikoloji alanı ile
ilişkilendirilmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede
araştırmaların ilgisi, ‘çeviri gerçekliği’nde merkeze oturtulan ‘çevirmen’e
yönelmiş, ‘çevirmen’in bir ürün olarak ‘çeviri’yi hangi tutum ve ruhsal duruma
dayanarak ortaya koyduğuna ilişkin araştırma yönelimi önem kazanmıştır. “Belli
koşullar altında bir çevirmeni belli bir çeviri çıktısına, diğer bir deyişle
belli bir çeviri metne götüren olay örgüsü nedir?” ya da “çeviri sırasında
hangi zihinsel işlemler gerçekleşiyor?” gibi sorulardan hareket eden
yaklaşımların bir üst bakışla ele alınması bu çalışmanın ana konusunu
oluşturmaktadır.
When we look at the last few
decades of the research field named as ‘translation studies’, it can be
suggested that some affairs and developments in science and culture led to
‘translation studies’ based in Europe and especially in Germany. The
developments in informatics, the transformation of the communicative action
theory and communication studies, the reinterpretation of functionalism, the
evolution of pragmatics, and the new developments in cognitive philosophy
revealed new point of views. As a consequence of these points of views new
focal points in the translation oriented thinking is named as ‘translation
studies’, and therefore new studies called as ‘theory’ and ‘approach’ emerged.
The point of views of theorists to the specific facts affect their
attitudes to the object and perceptions. The theorists suggesting arguments on
translation fact have various approaches and attitudes. Translation fact can be
evaluated as ‘a completion of facts’ and ‘a complex fact’.
‘Translation’
representing a complex world is a complex fact. As a consequence of the
complexity of translation fact‚ translation has been associated with psychology
since the 90s. In this context the
researches turned their attention to ‘translator’ placed in center. The
researches oriented on the attitude and psychological state on which
‘translator’ based while producing ‘translation’. This article discusses with
an overview the approaches arising from such questions as “What stages take a
translator to a specific translation output, in other words to a specific
translated text, under specific conditions?” or “What mental processes occur
during translation?”
translation studies translation cognitive cognitive science cognition
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2013 |
Gönderilme Tarihi | 22 Temmuz 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 1 Sayı: 2 |
www.gerder.org.tr/diyalog