Modern çağla beraber bireyler ve toplumlarda yaşanan kültürel değişimler bazı kavramların yeniden yorumlanmasını gerekli kılmıştır. Bu kavramlardan biri de Jurgen Habermas’ın geliştirdiği kamusal alandır. Halkın bilgiyi ve farklı görüşlerini ifade edebileceği bir alan olarak tanımlanabilecek kamusal alanın sosyal medya ile olan benzerliği sosyal medyanın yeni bir kamusal alan olabileceği fikrinin gelişmesine sebep olmuştur. Fakat bu yeni dijital alan ile kamusal alan arasında kurulmuş olan analojik ilişki, son yıllarda özellikle siyasal iletişim alanında yeni tartışma konuları yaratmış, sosyal medyanın kamusal alanın içerdiği karakteristik özellikleri ne kadar taşıdığı konusunda akademik tartışmalar gelişmiştir. Sosyal medya ve kamusal alan arasında gerçekleşen ilişkinin yüzeyselliği irdelendiğinde bireyin sosyal medya ile geliştirdiği katılımcı eğilimin; sosyal medyanın ifade özgürlüğü ve demokrasinin toplumsal paradigma içerisinde güçlenmesini sağlayan heterojen bir sosyolojik fenomen olarak değerlendirilmesini sağladıysa da bu yeni medyanın neoliberal normlar, kurallar ve iktidarlarla kurduğu ilişki düşünüldüğünde kamusal alanın reel-politik içerisindeki etkisine karşın sosyal medyanın simüle edilmiş, tasarlanmış bir evren olarak modern birey davranışlarını yorumlamada farklı bakış açıları yarattığı görülebilir. Bu anlamda sosyal medyanın kamusal alanla kesiştiği noktalar karşılaştırmalı betimsel analiz yöntemi ile incelenmiş, sosyal medyanın yeni bir kamusal temsiliyet yaratma ihtimalinin varlığı tartışmaya açılmıştır.
İletişim İnternet Siyasal İletişim Sosyal Medya Kamusal Alan
Değerli danışmanım Sayın Prof. Dr. Emine Yavaşgel’e önemli katkıları ve önerileri için teşekkür ederim.
The cultural changes individuals and societies in the modern era have experienced necessitate the reinterpretation of certain concepts, one of these being the public sphere as developed by Jurgen Habermas (1989). The public sphere can be defined as a space where the public are able to express information and different opinions, and its similarities to social media has led to the development of the idea that social media could be considered a new public sphere. However, the analogical relationship established between this new digital space and the public sphere has created new topics of discussion in recent years, especially in the field of political communication, with academic debates also having developed on the extent to which social media carries the characteristics of the public sphere. When examining the superficiality of the relationship between social media and the public sphere, the participatory tendency individuals develop with social media can be seen to have enabled social media to be evaluated as a heterogeneous sociological phenomenon that strengthens freedom of expression and democracy within the social paradigm. However, when considering the relationship this new media has with neoliberal norms, rules, and powers, one can see that social media creates different perspectives regarding interpreting modern individual behavior as a simulated, designed universe, despite the impact the public sphere has on realpolitik. In this sense, the study analyzes the points where social media intersects with the public sphere using the comparative descriptive analysis method and opens the possibility of social media creating a new public representation to discussion.
communication Internet political communication social media public sphere
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kültürel çalışmalar, Sosyoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 22 |