Michel Houllebecq, one of the effective authors of modern French literature, presents his works in an unobjectionably keen style. The author tries to explain the acerbity and frivolity of his generation through his experiences in line with his intellectual goals. He shines a light upon the monotonous modernisation causing the deterioration of humanitarian values and hindrance on human relations. He probes into the selfish and turbulent actions of those who are unloved and became hooked on materialism and sexuality in the context of the new order. He also discusses the divine judgement of the inequality between people, communal and sexual liberalism. According to Houellebecq, living according to the moral laws or frivolling around brings nothing but earthly failures and vanity. The author, the main character, who aged by his numerous experiences, realises the meaninglessness of the narrowness of the limits of his freedom and his mortal life, and acknowledges that he will indeed fall defeated in the face of death. His consciousness, radiating with knowledge and experience, pushes him to deny everything and his disappointments cast him into despair. This acknowledgement of frivolity of life makes him play the absurdity game. The main character who struggles between harmony and absurdity lives his temporary existence out in an ever expanding war inside this complex game. Meanwhile he searches for an answer concerning whether the life is worth living or not
Çağdaş Fransız yazınının etkin yazarlarından Michel Houellebecq, yapıtlarını sakıncasız sivri bir biçemle okurlarına sunar. Yazar, Kuşatılmış Yaşamlar adlı romanında, düşünsel ereği doğrultusunda budadığı yaşantılarıyla, içinde bulunduğu kuşağın burukluğunu ve anlamsızlığını açımlamaya çalışır. Tekdüzeleşen çağdaşlaşmanın, insani değerlerin yoksunluğuna ve insan ilişkilerinin olanaksızlığına yol açtığını gözler önüne serer. Yeni düzen bağlamında, maddiyata ve cinselliğe düşkün duruma gelen, sevgisiz kalmış kimselerin çalkantılı bencil devinimlerini irdeler. Ayrıca, insanlar arasındaki eşitsizliğin tanrısal adilliğinin, toplumsal ve cinsel erkinciliğin de yergisini yapar. Houellebecq’in gözünde, töreye göre ya da oyalanmalarla yaşamı sürdürmek dünyevi başarısızlıklar ve boşunalıktan başka bir şey getirmez. Deneyimlerinin niceliğiyle yaşlanan yazarın kendisi olan başkişi, özgürlük sınırlarının darlığının ve kalımsız yaşamın anlaşılmazlığının bilincine varır, ölüm sorunsalı karşısında da kuşkusuz yenik düşeceğini bilir. Birikimiyle ışıyan bilinci, inandığı her şeyi yadsımaya iter ve yaşadığı düş kırıklıklarıyla onu umutsuzluğa düşürür. Yaşamın anlamsızlığının bu bilinçliliği, ona uyumsuzluk oyununu oynatır. Uyumluluk ile uyumsuzluk arasında bocalayan başkişi, çelişkilerle dolu bu oyunda, sürekli genişleyen bir savaşım içerisinde varlığının geçiciliğini yaşar. Bununla birlikte yaşamın yaşanmaya değer olup olmadığı sorunsalına da bir yanıt aramaya çalışır. Çalışmamızda, döngüsel yaşamın anlamsızlığı karşısında var olmaya çabalayan insanın içinde bulunduğu acıklı durumu, Albert Camus’nün Sisifos Söyleni’ndeki düşüncesinden hareketle felsefeye dayalı inceleme yöntemi ışığında çözümlenmeye çalışılacaktır
Diğer ID | JA47DK83CG |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2018 |
Gönderilme Tarihi | 1 Haziran 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 13 |