Throughout human history, science and technology has been key in achieving prosperity and a certain level of development in society. Knowledge has been utilized for the sustenance of life, increasing agricultural production, economic and industrial development, and security, along with various other fields. The diffusion of knowledge from the creators to the consumers, and the socialization of knowledge are some for the most important factors in increasing the standard of living in any given society. The sharing and socialization of knowledge from scientists - the creators of knowledge - and individuals who comprise society, brings social development and progress, which is indicative of the great importance regarding scientists' experiences with new communication technologies. This study aims to determine how people of science experience new communication technologies within the process of the socialization of knowledge. Two theoretical bases have been utilized for this study: (1) Network Society, (2) Connectivism. The network society theory states that the world has sociall and economically been restructured by the development of worldwide networks of advanced communication technologies, while the theory of Connectivism indicates that the primary source of learning is through the process of establishing connections.
The study is designed as a quantitative case study. In this regard, a theoretical matrix has been established and individual interviews have been conducted utilizing interview questions derived from the aforementioned matrix. Data gathered from these interviews were used in the development of a questionnaire to determine the views and opinions of scientists.
İnsanlık tarihi boyunca bilim ve teknoloji toplumların gelişim ve refahı yakalamalarının anahtarı olmuştur. Bilgi çeşitli toplumlar tarafından yaşamlarını sürdürmek, tarımsal üretimi arttırmak, ekonomik/ endüstriyel gelişim ve güvenlik sağlamak gibi birçok alanda kullanılmıştır. Bilginin üretenlerden kullananlara doğru yayılımı ve toplumsallaşması ise bir toplumun refah seviyesinin artmasında en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Bilginin toplumdaki üreticisi olan bilim insanları ile toplumu oluşturan bireyler arasında paylaşımı ve toplumsallaşması, toplumsal gelişimi ve kalkınmayı beraberinde getireceğinden, bilim insanlarının yeni iletişim teknolojileri ile ilgili deneyimleri büyük önem taşımaktadır. Bu araştırma, bilginin toplumsallaşması sürecinde yeni iletişim teknolojilerinin bilim insanları tarafından ne şekilde deneyimlendiğine ilişkin bir saptama yapmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede araştırma sürecinde iki temel kuramsal yaklaşımdan yararlanılmıştır: (1) Ağ Toplumu, (2) Bağlantıcılık. Ağ toplumu, gelişmiş iletişim teknolojileri temelinde dünya çapında oluşturulan ağlar çerçevesinde dünyanın, sosyal ve ekonomik anlamda yeniden yapılandığını, Bağlantıcılık ise öğrenmenin birincil olarak bir ağ oluşturma süreci olduğunu ileri süren yaklaşımlardır.
Araştırma nitel bir durum çalışması şeklinde desenlenmiştir. Bu bağlamda, araştırmanın kuramsal temelini oluşturan yaklaşımlar doğrultusunda bir kuramsal dizey oluşturulmuş ve bu kuramsal dizeyin içeriğinden oluşturulan sorular çerçevesinde bireysel görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Daha sonra, bireysel görüşmelerden elde edilen veriler doğrultusunda bir anket oluşturularak bilim insanlarının görüşlerine başvurulmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 6 Haziran 2013 |
Gönderilme Tarihi | 24 Şubat 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 2 Sayı: 2 |