Afrodisias antik kenti Karacasu
tektonik oluğu (graben) içinde, Akdağ dağ eteği düzlüğünde yer alır. Düzlük,
Neojen’de oluk tabanını kaplayan karasal birikintiler (alüvyon yelpazeleri ve
göller) üzerinde oluşmuş, sonrasında Karacasu çayı (Dandalaz) ve kolları ile
yarılarak plato niteliği kazanmıştır. Bu özellikler yüzey altında yaygın bir
taban suyunun bulunmasına uygun değildir. Buna rağmen Afrodisias günümüzde
yüzeye kadar ulaşan ve çukur yerlerde biriken su varlığına sahiptir. Bu sular
tektonik-karstik süreçlerle oluşan ve günümüzde çıkış yerleri alüvyal-kolüvyal
örtü altında kalmış olan, kuzeydoğudaki kaynaklardan gelmektedir. Bu çalışma,
kaynak sularının coğrafi çevrenin fiziksel özellikleri ve tarih öncesi
çağlardan beri süren yerleşme ve kültürel gelişme üzerindeki etkilerinin
araştırılması amacıyla yapılmıştır. Bunun için Afrodisias kent alanında
gerçekleştirilen 15 çakma-delgi sondajdan sağlanan sedimanların fiziksel ve
paleontolojik özellikleri incelenmiş, kronolojik verilerden yararlanılmıştır.
Sulak alan sedimanlarının en derin kesimi Roma çağının Güney Agora havuzu
çevresinde 13 m kadar kalınlığa eriştiği belirlenmiştir. Burada sulak alan
sedimanlarının biriktiği çukurluğun morfolojisi ve biriken sedimanların
niteliği bakımından üç stratigrafik birim ayırmak mümkün olmuştur. Bunlardan
ikinci birimin üst seviyesi, 14C analizlerine göre 40 bin yıl
öncelere tarihlenmiştir. Buna güre sulak alanın oluşumu Holosen öncelerine
uzanmaktadır. Çevrede bilinen en eski yerleşme tarihi ise 5000 yıl öncelere
(Geç Tunç-Kalkolitik çağlar) aittir. Bu yerleşmelerin su varlığı ile ilişkisi
kuşkusuzdur. Helenistik ve Roma
çağlarında gelişen kent yerleşmesinde de su varlığı önemli bir unsur olmuştur.
Su kenarında kutsal alan olarak başlayan kentleşme, hamam ve agora havuzu gibi
mimari yapılarla değer kazanmıştır. Günümüzde kent kalıntıları arasında biriken
sular arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmaları için sorun oluşturmaktadır. Bu
durumu bir sorun olarak görmek ve suları doğrudan drene etmeyi düşünmek yerine,
su varlığını restorasyon planlamalarına dahil etmenin, su yapılarında yeniden
kullanarak onları canlandırmanın ilginç olacağını düşünüyor ve böyle bir
uygulamayı öneriyoruz.
Bu çalışma, Afrodisias Arkeolojik araştırma, kazı ve restorasyon çalışmalarını yürüten Sayın Prof. Dr. R.R.R. Smith’in buradaki su varlığı üzerine görüşlerimizi alma isteği ile başladı ve küçük bir araştırma projesine dönüştürüldü. Çalışmalarımız sırasında Sayın Başkan ve ekibinden yakın ilgi ve destek gördük. Sayın Smith 14C örneklerimizin tarihlendirilmesi için de destek sağladı. Ekipten H. Mark, S. Dugger ve A. Ghosh sondaj noktalarımızın hassas topoğrafik ölçümlerini yaparak katkıda bulundular. Öğrencimiz Jülide Gizem Aşkale lisans bitirme tezinde sabırlı bir çalışma ile sedimanlarımızın tane boyu analizlerini yaptı ve mikrofosillerini ayırdı. Bunlardan foraminifer türleri Prof. Dr. Engin Meriç, ostrakod türleri Prof. Dr. Atike Nazik tarafından tanımlandı. Bütün bu katkılar için meslektaşlarımıza teşekkür ederiz.
The ancient city of Aphrodisias is located in the Karacasu tectonic trough (graben), on the foot-plain of the Akdağ mountain range. The plain was formed on the terrestrial deposits (alluvial fans and lakes) covering the bottom of the graben in the Neogene, and then changed into a plateau by incision of the Karacasu River (Dandalaz) and its tributaries. These properties are not suitable for the presence of a widespread ground water table under the surface. However, Aphrodisias has plenty of water, which reaches to the surface and accumulates in the pits. These waters came out from springs which are originated from tectonic-karstic processes and now covered by alluvial-colluvial surface deposits, to the northwest of the area. This study is carried out to investigate the effects of the water on the development of physical characteristics of geographical environment, and settlement and cultural development since the prehistoric times. For this purpose, physical and paleontological properties of the sediments obtained from 15 percussion drillings in the Afrodisias city area were investigated and chronological data were used. The deepest part of the wetland sediments reaches a thickness of up to 13 m in the South Agora Pool of the Roman period. Here, it was possible to separate three stratigraphic units in terms of the morphology of the depression, where the wetland sediments were deposited, and the characteristics of the sediments. The upper level of the second unit was dated 40,000 years ago, according to 14C analysis. Thus, the formation of the wetland dates back to the pre-Holocene times. The oldest known settlement time goes back to 5000 years ago (Late Bronze -Chalcolithic periods). These settlements are undoubtedly related to the presence of water. The water also was an important factor in the development of the Hellenistic and Roman cities. Urbanization started as a sanctuary near the water and gained value with architectural structures such as bath and agora pool. Today, water accumulated among the remains of the city is a problem for archaeological excavation and restoration works. Instead of considering this situation as a problem and thinking of draining the water directly, we think it would be interesting to include water presence in restoration planning and re-use them in water structures, and we recommend such an application.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Temmuz 2019 |
Gönderilme Tarihi | 5 Mayıs 2019 |
Kabul Tarihi | 15 Temmuz 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 28 Sayı: 1 |