İslâm
tarihi boyunca Kur’ân’ın mesajının bütün detaylarıyla anlaşılması gayesine
yönelik olarak pek çok ilim dalı ortaya çıkmıştır. İslâm toplumları arasında
Kur’ân’ın okunuşu, anlaşılması ve yorumlanması, ayetlerin iniş sebepleri, dil
kuralları bakımından tahlili ve benzeri alanlara yönelik geniş çaplı çalışmalar
yer almıştır. Ana dili Arapça olmayan Müslüman milletler ise dili Arapça
olanlara kıyasla Kur’ân’ı anlama konusunda daha çok çaba sarf etmek zorunda
kalmışlardır. Bu milletler, dinleriyle olan irtibatlarını doğru kurmak ve
kurdukları irtibatı sağlam bir zemine oturtmak istemişlerdir. Dinlerinin ana
kaynağı Kur’ân ile doğrudan bir ilişki kurma isteği ve ihtiyacı onları ayrı bir
çaba ve gayrete yönlendirmiştir. Onlar, Kur’ân ve ilgili metinlerin kendi
dillerine çevrilmesi zorunluluğu ile karşı karşıya kalmışlardır. Çeşitli siyasi
ve sosyolojik gelişmelere bağlı olarak daha önce fazlasıyla öne çıkmayan bu
durum yirminci asra gelindiğinde kendini daha çok hissettirmiş ve üzerinde
yaşadığımız Türk topraklarında da Kur’ân’ın tercümesi sayılabilecek mealler
ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu çalışmada öncelikle nahiv kurallarından emir
fiili ve emir fiilinin cevabında gelen muzari fiilin durumu ele alınacak, söz
konusu fiilin hangi şartlarda nasıl geldiğinden söz edilecektir. Daha sonra
Kur’ân’ın hedef dil olan Türkçeye nakli esnasında ilgili dil kuralının dikkate
alınıp alınmadığı çeşitli örnekleriyle irdelenecektir. Nahiv eserlerinde vurgulanan
bu dil kuralının bazı Türkçe meallere yansıyıp yansımadığına bakılacak ve gramer
kuralı bakımından doğru veya yanlış tercümeler incelenecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Mayıs 2019 |
Kabul Tarihi | 29 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 3 Sayı: 5 |