İslam kültürü içerisinde bir eserin kapalı noktalarını açıklamak maksadıyla kaleme alınan eserlere genel olarak şerh adı verilmektedir. Şerh, o metnin, dâhil olduğu kanona ait diğer eserler ile ilişkisi bağlamında toplumsal zihin/kavram dünyası içinde açıklanmasına ve ele alınan mesele üzerine yeniden düşünmeye, metnin telifi ile şerhi arasındaki ilmî birikimi metne eklemeye hizmet etmektedir. Bu bakımdan her şerhin hem metne bağlı ve yakın hem de metinden kopuk ve -geleneğin kuralları içerisinde- yeni anlamlar üretmeye müsait olduğu söylenebilir. Türk-İslâm edebiyâtında çoğunlukla Hâfız-i Şîrâzî, Molla Câmi, Ferîdüddin Attâr gibi İranlı şairlerin eserlerine şerhler yazılmıştır. Bununla birlikte Kasîde-i Bürde’ye yazılan şerhler de oldukça büyük bir yekûn tutmaktadır. Türkçe telif edilmiş eserlere yazılan şerhler ise sayı oalrak görece azdır. Yûnus Emre’nin şatahat tarzındaki gazellerine yazılmış şerhler ile başlayan Türkçe eserlere Türkçe şerh yazma geleneği İsmail Hakkı Bursevî’nin telifleri iel ivme kazanmış ve on sekizinci yüzyıldan sonra artarak devam etmiştir.
Bu makalede Yazıcıoğlu Mehmed Efendi’nin onbeşinci yüzyılın ortasında kaleme almış olduğu Muhammediye üzerine yazılmış bir şerh üzerinde durulacaktır. Müderris Mehmed İsmet Efendi’nin Muhammediye’de geçen bir beyti şerh ettiği eseri hacmen küçük olmakla birlikte Türkçe eserlere yazılmış şerh literatürene katkı sağlaması bakımından önemlidir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2020 |
Kabul Tarihi | 24 Kasım 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 4 Sayı: 2 |