Ömer Seyfettin’in kaleme aldığı “Kaşağı”, Türk
edebiyatının en çok bilinen hikâyelerindendir. İlk yayımlanma tarihi 1919 olan
hikâye, hemen her nesil tarafından okunmuş, ders kitaplarına girmiş ve beğeni
kazanarak defalarca basılmıştır. Kaşağı’da hikâye edilen trajik vaka mazi, suç,
pişmanlık ögeleri etrafında yoğunlaşır. Hikâye insanın içinde hüzün ve burukluk uyandırır. Bu
hikâyenin kolayca unutulmamasının nedeni, okuyucunun ruhunda bıraktığı
tesirdir. Yazarın belli hikâyelerinde bariz biçimde boy gösteren
otobiyografik unsurlar, onun eserlerine ayrı bir samimiyet ve canlılık katar.
Bu değerlendirmeyi Kaşağı için de yapmak mümkündür. Kaşağı, psikanalitik
edebiyat kuramına göre ele alındığında nevroz, iç çatışma, bilinçdışı, baba
figürü (otorite), savunma mekanizmaları, katarsis kavramları bakımından
incelemeye değer malzemeler sunan bir eserdir. Bu yönüyle henüz incelenmemiş
olan hikâyenin ne gibi yorumlara olanak tanıdığını, trajik vurgu yüzünden daima
maskelenerek gölgede kalan “alter ego”nun deşifresini ve eserden yazara uzanan
çizgide ne gibi saptamalar yapılabileceğini keşfetmek, yeni ve faydalı bir
tecrübe olacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 22 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 20 Sayı: 1 |
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.