Mali demokrasi, bireylerin aktif olarak bütçe süreçlerine katılabildiği, toplumun kamu bütçesine ait gelir ve harcamalar konusunda yeterli bilgiye ulaşabildiği ve sosyal anlamda kapsayıcılığın sağlandığı bir olguyu ifade etmektedir. Mali demokrasinin bir ülkede güçlü bir şekilde uygulanıp uygulanmadığının görülmesi açısından 2019’un son aylarında başlayan COVID-19 salgını önemli bir gösterge olmuştur. COVID-19 salgını milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olurken ekonomik ve sosyal sorunların küresel çapta büyümesine neden olmuştur. COVID-19’a bağlı bireylerin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunların çözümü ve salgının sonlandırılması için çalışmaların desteklenmesi gibi konularda hükümetlere büyük iş düşmektedir. Bu çalışma kapsamında yapılan analizde demokratik olarak olgunlaşmış, bütçe süreçlerinin şeffaf olduğu, refahın yüksek ve adil dağıtıldığı ülkelerde genel olarak COVID-19 kapsamında yapılan kamu harcamalarının Gayri Safi Milli Hasıla (GSYH)’dan daha fazla pay aldığı görülmektedir. Düşük demokratik standartlara sahip olup gelir adaletinin ve mali demokrasinin olmadığı ülkelerde ise COVID-19 harcamalarında bir azalma olduğu gözlemlenmiştir. İlerleyen yıllarda COVID-19’a benzer salgınların tekrar ortaya çıkacağı ve iklim değişikliğine bağlı aşırı doğa olaylarında sayısal bir artış olacağı beklenmektedir. Bu krizlere bağlı olarak da ekonomik ve sosyal riskler büyüyerek artacaktır. Bu yüzden özellikle otoriter ülkelerde kamu kaynaklarının daha etkin ve toplum lehine kullanabilmesi için mali demokrasi ilkelerinin doğru bir biçimde uygulanmasına ihtiyaç vardır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 5 Sayı: 2 |