Bir taraftan gücü diğer taraftan yıkıcılığı temsil eden savaş, en genel anlamıyla bir mücadele biçimidir. Barış ortamının bozulduğu diplomatik ya da silahlı her türlü mücadeleyi içeren bu olgu, sadece savaş süreci boyunca değil süreç sonrası etkileriyle de büyük önem taşır. Sinema başlangıç yıllarından itibaren toplumsal bir olgu olan savaşla ilgilenmiştir. Western sinemasının bir alt türü olarak gelişen savaş sineması zamanla bir tür haline gelmiştir. Sinema tarihi sayısız savaş filmi örnekleriyle doludur. Bu filmlerin bazılarında savaşın ne kadar yıkıcı bir toplumsal olay olduğu ortaya konulurken, bazı filmlerde de savaş propagandası yapılmıştır. Otobiyografik bir roman olan Remarque’ın aynı adlı eserinden neredeyse yüz yıl arayla farklı yönetmenler tarafından sinemaya aktarılan Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok filmi, savaş filmi türünün önemli yapıtlarından biridir. Bu çalışma, bu filmin 1930 yılında Lewis Milestone ve 2022 yılında Edward Berger tarafından çekilen versiyonlarını karşılaştırmaktadır. Bu karşılaştırma ile yıllar içerisinde sinemada savaşın nasıl değerlendirildiği ortaya çıkarmak amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda her iki filmin olay örgüsü ve içeriği, nitel içerik analizi yöntemiyle çözümlenmektedir. Bu çözümleme ile filmlerde savaşa yönelik ideolojik söylemin nasıl gerçekleştirildiği karşılaştırmalı olarak açıklanacaktır. Çalışmanın sonucunda birçok savaş sineması örneğinde olduğu gibi her iki film de savaşın yıkıcılığını, acı yüzünü, yarattığı tahribatı ve çaresizliği ortaya başarıyla koyduğu görülmektedir.
Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok Savaş Sineması Eric Maria Remarque Birinci Dünya Savaşı Savaşın Temsili.
War, which represents power on the one hand and destructiveness on the other, is a form of struggle in the most general sense. This phenomenon, which includes all kinds of diplomatic or armed struggles in which the peace environment is disrupted, is of great importance not only during the war process but also with its post-process effects. Cinema has been interested in war as a social phenomenon since its early years. War cinema, which developed as a sub-genre of Western cinema, has become a genre over time. The history of cinema is full of countless examples of war films. In some of these films, the destructive social phenomenon of war is revealed, while in others war propaganda is made. All Quiet On The Western Front, which was transferred to cinema by different directors almost a hundred years apart from Remarque's autobiographical novel of the same name, is one of the important works of the war film genre. This study compares the versions of this film shot by Lewis Milestone in 1930 and Edward Berger in 2022. This comparison, it is aimed to reveal how war has been evaluated in cinema over the years. For this purpose, the plot and content of both films are analysed by the qualitative content analysis method. With this analysis, it will be explained comparatively how the ideological discourse on war is realised in the films. As a result of the study, it is seen that, as in many examples of war cinema, both films successfully reveal the destructiveness of war, its bitter face, and the destruction and despair it creates.
All Quiet On The Western Front War Cinema Eric Maria Remarque First World War Representation of War.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları (Diğer) |
Bölüm | Yabancı Dillerdeki Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ocak 2024 |
Gönderilme Tarihi | 30 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |