Kur’an’ı anlama, başka bir ifadeyle Kur’an’ı doğru anlama
meselesi, daha İslamın ilk asrından itibaren, Müslümanları meşgul eden bir mesele
olarak halen önemini korumaktadır. Bu meselenin ilk defa otaya çıkışını
Haricilerin Hz. Ali’ye karşı hüküm konusunda sürdürdükleri polemikle başlatmak
isabetli olabilir. Çünkü Haricilerden önce İslam tarihinde Kur’an’ın anlaşılması
konusuna ilişkin herhangi bir hadise bilinmemektedir. Böyle bir hadisenin
ortaya çıkmaması anlaşılır bir şeydir ve bunun nedeninin, Müslümanların Hz.
Peygamber’den öğrendikleri Kur’an anlayışı olduğu söylenebilir. Çünkü
anlaşıldığı kadarıyla sahabe, Hz. Peygamber’den Kur’an’ın sadece okunan ve
yaşanan bir kitap olduğunu öğrenmişti. Nitekim onların Peygamberleriyle
birlikteki uygulamaları da böyleydi. Ancak bu anlayıştaki asıl kırılmanın İslam
düşünce hayatında Kelam hadisesinin ortaya çıkışıyla yaşandığını söylemek gerekir.
Bu döneme gelindiğinde Kur’an, artık kıraat edilerek yaşantılanan bir vahiy
olmaktan, iki kapak arasında toplanmış bir mushaf olarak araştırma nesnesi bir
kitap olmaya doğru evrilmeye başlamıştı. Amellerin kaynağı olduğu kadar, artık
sırf zihinsel konular ve tartışmalarla ilgili bir kitap da olmuştu. İşte o
günden itibaren Kur’an’ı anlama sorunu, ümmetin en temel sorunlarından biri,
çoğu zaman en temel sorunu olmaya devam etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Notları |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mayıs 2013 |
Gönderilme Tarihi | 20 Mayıs 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Sayı: 26 |