Abstract
According to the traditional understanding, emotions do not get along with the reason very well and because of that they should stay off of the thinking process as much as possible. As, theoretically, also the science of law is the work of the discovering the norms by means of reason and positively regulation of them; it is put forward that the legal norms and decisions ought to be cleaned of from emotions. In order to put this approach in question , the relation between emotions and law at one side andat the same time the relation between reason and emotion has been analyzed at the other side.
In the this study, emrged the fact, that the human reason is being shaped through the way of some subconscious reasoning processes even before they erupt into the consciousness has emerged. And as a consequence of that it becomes clear that the reason and the emotions are not the contradicting elements. Reason is the combination of emotions hitting the surface after the confrontation of countless feelings. At the bottom of the emergence and existence of the terms like the rule of law, justice and equality lies the in relations of human beings with the authorities and with each others hidden emotions.
If that is the case, as conclusion it can be said that in general that in the essence of legal norms there are the emotions and feelings of the human beings who lead a the daily real life. This reality lead us to that conclusion: so called positive norms like constitution, statute, regulations or bylaw, ordinances and international agreement and norms are the harmonized forms of emotions. These come into being on the basis of the emotions as well as in practice, they affect and steer the emotions. Thus here, we are witnessing the resurrection of emotions in law.
Key Words: reason, emotion, law, justice, norms
Öz
Geleneksel anlayışa göre, duygular akılla bağdaşmazlar ve bundan ötürü de elden geldiğince onların düşünce sürecinde devre dışı kalmaları gerekir. Hukuk bilimi de teorik olarak akıl vasıtası ile normları keşfedip bunları pozitif olarak düzenleme çalışması olduğundan, hukuki normların ve kararların duygulardan arındırılması gerektiği ileri sürülmektedir. Bu çalışmada bu yaklaşımı sorgulamak amacıyla temelde duygularla hukuk ilişkisi mercek altına alınırken, aynı zamanda genel hatları ile akıl ve duygu ilişkisi analiz edilmektedir.
Çalışmada ortaya çıkmıştır ki, insan aklı aslında daha bilinç düzeyine çıkmadan önce bir takım bilinçaltı duygusal muhakeme sürecinden geçerek şekillenmektedir. Bunun sonucu olarak da akıl ile duyguların birbirlerine zıt unsurlar olmadıkları ortaya çıkmaktadır. Akıl sayısız duyguların çarpışması sonucunda su yüzüne vuran duygular bileşkesidir. Hukukun üstünlüğü, adalet ve eşitlik kavramlarının ortaya çıkmasının ve bunların hayatta kalmalarının temelinde, insanın otorite ile ve birbirileri ile olan ilişkilerinde gizli olan duygular yatmaktadır.
Öyle ise sonuç olarak denebilir ki, genel olarak hukuksal kavramların özünde gerçek hayatta yaşayan insanların duyguları vardır. Bu realite, bizi şu sonuca götürür: Somut pozitif normlar dediğimiz anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve uluslararası antlaşma ve normlar duyguların ahenkleşmiş şeklidir. Bunlar hem duygular temelinde ortaya çıkarlar, hem de uygulamada duyguları etkileyip yönlendirirler.
Dolaysıyla burada, hukukta duyguların dirilişine şahit oluyoruz.
Anahtar Kelimeler: Akıl, duygu, hukuk, adalet, normlar
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Eylül 2014 |
Gönderilme Tarihi | 10 Eylül 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 |
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi (Electronic Journal of Social Sciences), Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
ESBD Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi (Electronic Journal of Social Sciences), Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edilmiştir. Marka No:2011/119849.