Ottoman poetry had continued its existence in its specific aesthetic understanding
and its tradition for centuries; in most cases, it is difficult to reach the
coast and to interpret where dictionaries and resources are insufficient. The
poets of this ocean had once written poems that best reflect our culture, civilization
and tradition, and had left a wonderful legacy to the next generations. In the
course of time, the dynamics of this culture and tradition, the language, have
lost a variety of meanings, and even though the words exist in literary texts,
they have not found a place in the dictionaries. This kind of words and
concepts in literary texts, which are expected to be revealed, are essential
for understanding the text on a small-scale and through the poet to understand
and make sence to the culture of the society on a large-scale.
The word “aksatmak/to limp” which
attracted our attention in a verse of Derzi-zâde Ulvî [d. 1585] led us to other texts on the suspicion that the poet
could use the word in a different way from its present sense and justified a
few examples that emerged as a result of the scanning of many literary texts.
The examples that we found in Âşık Çelebi's Meşâʻirü’ş-Şuʻarâ, in Nev’î-zâde Atâyî's Sohbetü’l-Ebkâr, in the Sehâbî and Kara Fazlî Diwan, “aksatmak” that is used in terms of to humiliate, to insult,
to make upside down, to defeat, to beat apart from to limp, to make stumble, to
drop.
In this article, the word “aksatmak/to
limp” which is now lost its usage daily Turkish and the only source that is
found in the 17. Yüzyıl Türkçesi ve Söz Varlığı.
In the literary works the meaning of the word to humiliate, to insult, to make
upside down, to defeat, to beat apart from its usual usage to limp, to make
stumble, to drop of try to evaluate the use of poems.
Ottoman Poetry Aksatmak/to limp Semantics Derzi-zâde Ulvî Meşâʻirü’ş-Şuʻarâ
Osmanlı
şiiri belirli estetik anlayışı ve geleneği içerisinde varlığını yüzyıllarca
sürdürmüş; çoğu zaman anlamlandırılmasında sözlüklerin ve kaynakların yetersiz
kaldığı kıyısına varılması güç, uçsuz bucaksız bir deryadır. Bu deryanın
aşinaları ise bir zamanlar kültürümüzü, medeniyetimizi ve geleneğimizi en
berrak şekilde yansıtan şiirler kaleme almış ve sonraki nesillere muhteşem bir
miras bırakmışlardır. Akıp giden zaman içerisinde bu kültür ve geleneğin
dinamiği olan dil de anlam çeşitliliğini kaybetmiş ve kelimeler edebî metinlerde
varlıklarını sürdürseler bile sözlüklerde dahi kendilerine yer bulamamışlardır.
İşte edebî metinlerde yer alan ve gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen bu tür kelime
ve kavramlar küçük ölçekte metni, büyük ölçekte şairi ve içinde bulunduğu
toplumun kültürünü daha iyi anlamak, anlamlandırmak adına elzemdir.
Derzi-zâde
Ulvî’nin [ö. 1585] bir beytinde dikkatimizi çeken “aksatmak” kelimesi, şairin kelimeyi
bugünkü manasından apayrı bir manada kullanabileceği şüphesinden hareketle bizi
başka metinlere sevketmiş ve çok sayıda edebî metnin taranması sonucunda ortaya
çıkan birkaç örnek bu şüpheyi haklı çıkarmıştır. Örneklerini Âşık Çelebi’nin Meşâʻirü’ş-Şuʻarâ’sında, Nevʻî-zâde
Atâyî’nin Sohbetü’l-Ebkâr’ında, Sehâbî
ve Kara Fazlî Divan’ında bulduğumuz aksatmak kelimesi, “topallamak, sürçürmek,
düşürmek” manalarının dışında ‘aşağılamak, hakaret etmek, baş aşağı etmek,
yenmek, alt etmek’ anlamlarında kullanılmıştır.
Bu
makalede zaman içerisinde artık kullanımdan düşmüş ve sadece 17. Yüzyıl Türkçesi ve Söz Varlığı adlı sözlükte
yer alan aksatmak kelimesinin ‘hor görmek, hakaret etmek; baş aşağı etmek; alt
etmek, yenmek’ anlamlarının şiirlerden hareketle kullanımı değerlendirilmeye
çalışılacaktır.
Osmanlı Şiiri Aksatmak Anlam bilimi Derzi-zâde Ulvî Meşâʻirü’ş-Şuʻarâ
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Şubat 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 2 Sayı: 1 |