Bireylerin hayatları, doğdukları andan itibaren içerisinde bulundukları kültürün kabullerine göre şekillenir. Birey, öncesinde cinsiyet rol dağılımlarının yapıldığı bir ortama doğar ve hayata dair anlamlandırmalarını bu düzlemde gerçekleştirir. İnsanın hayatını şekillendiren bu kültürel kodlar, ataerkil yapıları dolayısıyla kadınların sosyal, siyasal vb. birçok yaşam alanından soyutlanmasına sebebiyet vermiştir. Bu durum uzun dönemler toplumun normali olarak karşılansa da modern dönemin getirdiği değişim ve gelişimlerle beraber sorgulanması gereken bir hal almıştır. Kadınlar bu sayede toplumsal hayatta kadın erkek arasındaki eşitsizliklerin bilincine varmış ve konumlarının iyileştirilmesine yönelik taleplerde bulunmuşlardır. Kadınların meşru hakları için verdikleri mücadele, feminizm hareketini başlatmıştır.
Bu çalışmada, Judith Butler’ın düşüncesi çerçevesinde cinsiyet ve toplumsal cinsiyet meselesi, cinsiyet eşitsizliğinin temelinde yatan normlar ve bu normların üretim biçimleri ele alınmıştır. Diğer bölümlerde Butler’ın, sadece ortak özelliklere sahip bir kadın özne grubunun savunusunu yapan klasik feminist harekete dair getirdiği eleştirilere değinilmiş ve kadın özneyi niteleyen “ortak kimlik” algısı sorunsallaştırılarak, sınırlılıkları irdelenmiştir. Son olarak, dışlayıcı kimlikler ve normların olmadığı bir gelecek için önerilere yer verilmiştir.
The lives of individuals are shaped by their acceptance of the culture they live in from the moment they are born. The individual is born into an environment where gender role distributions were made before and realizes her meanings about life. These cultural codes that shape people's life, due to their patriarchal structures, women's social, political roles, etc., cause isolation in many areas of life. Although this situation is seen as the normal of society for long periods, it has become a situation that needs to be questioned with the changes and developments brought by the modern period. In this way, women became aware of the inequalities between men and women in social life and demanded improvements of their positions. The struggle of women for their legitimate rights sparked the feminism movement.
In this project, within the framework of Judith Butler's thought, the issue of sex and gender, the norms underlying gender inequalities and the production forms of these norms are discussed. Butler's criticisms of the classical feminist movement, which defends a specific group of female subjects with common characteristics, are illustrated. Then, the perception of "common identity" that characterizes the female subject is problematized and examined in terms of its limitations. Finally, suggestions for a future where there are no exclusionary identities and norms are pointed out.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Değer Felsefesi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Ocak 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 18 |