Soğuk Savaş dönemi, iki kutuplu yapı içerisinde güç dengesinin süper güçler tarafından belirlendiği, süper güçlerin topyekûn savaş içerisine girmediği fakat savaşın üçüncü dünya ülkeleri içerisinde yürütüldüğü “zorunlu barış dönemi’’ olarak tanımlanmaktadır (Sokullu, 2019: 4). Soğuk Savaş döneminde hissedilen ortak tehdit algısı ittifak üyelerini bir arada hareket etmeye zorlarken, yapısal değişikliklerin yön değiştirmesiyle çıkar odaklı yaklaşımlar ön plana çıkmıştır. Avrupa’nın ülke sınırlarının korunması ve müttefik ülkeler savunmalarını güçlendirmesi için askeri ekipman desteğini sağlayan ABD, ekonomik sorunların çözüme kavuşması için gerekli olan dış yardımlar veya uygun ödemeli kredi temini ile Batı ittifakının güçlenmesini ve mevcut sorunlar karşısında ise beraber hareket etmeyi amaçlamıştır. Avrupa ülkeleri içerisinde siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması veya kendi kendine yetebilen ekonomiler haline gelmeleri aynı zamanda Amerika’nın refah ve barış sürecine de olumlu yönde katkı sağlamıştır.
1950 yılında Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman öncülüğünde, Belçika, Federal Almanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda arasında imzalanan “Avrupa Kömür ve Çelik Anlaşması ” Avrupa bütünleşmesinin ilk adımlarının atılmasını sağlamıştır. Robert Schuman’ın öncülüğünde temeli oluşturulan Avrupa Birliği Topluluğu zaman içerisinde üye sayılarını arttırmaya yönelik önemli girişimlerde bulunarak genişleme stratejisini uygulamaya koymuştur. 1981 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun inşa edilmesiyle ortaya çıkan ortak pazar hedefi “Avrupa Tek Senedi” çatısı altında lanse edilmiş, üye ülkeler arasındaki tek pazar modelinin inşa edilmesini, birçok alanlarda işbirliği alanlarının genişlemesini ve birlik içerisindeki koordinasyonun arttırılmasına yönelik önemli bir girişim olarak kayıtlara geçmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonucunda Avrupa ülkeleri arasındaki bütünleşme daha fazla hız kazanmıştır.
AB içerisinde derinleşme sürecini başlatan Avrupa Tek Senedi sonrasında, ikinci derinleşme süreci 1992 yılında imzalanan “Maastricht Antlaşması” ile tamamlanmıştır. Maastricht Anlaşmasıyla siyasi temellerini atılan Avrupa topluluğu, kendi içerisindeki kurumlarını güçlendirerek geniş yetkilere sahip olmuş ve AB kimliğini kazanmıştır (AB Türkiye Delegasyonu, 2021). 1997 yılında imzalanan “Amsterdam Anlaşması” ile derinleşme sürecinin üçüncü aşamasına geçiş yapılmış, Avrupa Birliği (AB) yetkisine bırakılan politikalar arttırılmıştır. 2001 yılında yürürlüğe giren ve derinleşme sürecinin diğer aşaması olan “Nice Anlaşması” ile kurumsal yapı güçlendirilmiş, karar alma mekanizmaları yeniden gözden geçirilmiştir. 7 yıl süren müzakereler sonrasında. 2007 yılında yürürlüğe giren “Lizbon Anlaşması” ise derinleşme sürecinin son aşaması olarak kayıtlara geçmiştir. ABD’nin o dönemde ihtiyacı olan güçlü Avrupa topluluğu, transatlantik ittifakın da daha güçlü olmasına önemli katkı sağlamıştır. Savaş sonrası dönemde, ABD ve AB’nin sorunlar karşısında ortak hareket etmesi krizlerin çözümünde, insani müdahalede, barış güçlerinin temininde veya barışın yeniden inşa edilmesinde önemli rol oynarken güçlü bir transatlantik ittifakın varlığı da ortaya çıkmıştır. ABD öncülüğünde inşa edilen AB, Soğuk Savaş döneminde Doğu Blok’u karşısında dengeleyici rol oynarken, savaş sonrası dönemde de transatlantik ittifak ağının devamlılığına da önemli katkı sağlamıştır. Transatlantik ittifakın güçlü olmasında rol oynayan ortak savunma şemsiye olan NATO, ekonomik ve finansal kurumların kontrol gücüne sahip olan IMF ve Dünya Bankası, transatlantik ittifak ilişkilerin bir üst seviyeye taşınmasında önemli rol oynamıştır. Avrupa Birliği’nin dış politika kararlarında, siyasi tercihlerinde ve ekonomik ilişkilerinde önemli rol oynayan ABD, sistem içerisindeki hakimiyetini başarılı bir şekilde sürdürmüştür. 1980’li yıllardan sonra, ABD öncülüğünde inşa edilen bölgesel örgütlenmeler, uluslararası finans ve siyasi kuruluşlar, serbest ekonomiyi teşvik etmeye yönelik artan eylemler Batı ittifakı içerisinde etkisini göstermeye başlamıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2022 |
Gönderilme Tarihi | 15 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 16 |